27 Ocak 2024 Cumartesi

Okur Notları

 Okur Notları 

Bir Yüzü Esmer" Hakkında - Ömer Yerlikaya

"Bir Yüzü Esmer" Hakkında - Ömer Yerlikaya

Vildan Poyraz Coşkun ve 'Bir yüzü Esmer'... 
Sevgili okurlar Serhad Artvin Gazetemizin bu hafta ki konuğu; Vildan Poyraz Coşkun.  
1972 yılında Artvin-Arhavi’de doğdu. Çocukluğu Ankara da lise ve yüksek okul yılları Bursa da geçti. Matematik öğretmeni, mesleğinin dışında ki belli başlı uğraşları edebiyat ve şiirdir. Şiir, deneme ve öykü yazmayı sürdürüyor.  'Bir Yüzü Esmer' şiir kitabı, Kitap Yurdu Doğrudan Yayıncılık Haziran 2022 yılında çıktı. Doksan üç sayfa hacimli ve oldukça kaliteli baskıya sahip bir kitap. Okudum, inceledim ve sizler için yorumluyorum. 

Şair Vildan Poyraz Coşkun şiire farklı bir gözle bakan özgün bir şair. Şiirlerinde tema ve motif olarak insani bir duruş sergiliyor. Dizelerde küçük fısıltılar ahenkli bir islimle kabarıyor; dağınık, umutsuz duygu edinimine yeni ve güçlü yaşama dönüş metaforları estiriyor. Dizelerde saklı ironi bir vurgu gibi çıkıyor ortaya. 
Yosun kokulu ey hayat diyor şair, dizelerinde bitmeyen bir kavgadan söz ediyor. 
Azizim isimli şiirde gönülleri delen bir güçlü sesleniş var. Dizelerdeki muamma çiy taneleri gibi kendine çarpan küçük sırlar, gemi yakmalara kadar gidiyor. 
İçindeki insanı hoyrat zamana karşı dik duruşu bozmadan taşımak ve böyle zamanlarda artık aranılan şeydir şiir. 
Ve modern şiire yeni bir soluk getirme düşüncesi yer alır dizelerde. 
Birden yüreğe girip çoğalan, birden yok olan aşktan söz etmek ne tuhaftır!  
Sevgilinin mutlu olması için mavinin en güzelini ödünç almak, bir aşk şiirine ne çok yakışan dizelerdir öyle? 
Soğuk ayazlarda sürüklenip, geçen yılların yanağını sıvazlamak şiir üst kurgusuna pek yakışıyor. 
Yırtık uçurtmalara takarım sesimi, sıcak bozkırın en ötesine salıvererek. 
Bir mavi kuşun kanadına özgür bir ruhla atılmak ve göğe yükselen sarmaşıklara sarılmak ve tütsü buharında dağılan öfke, bir şiirde dizelerin mana derinliğine verilecek en güzel örneklerindendir. 
İçimde şımarık bir sevinç, ceviz sandığında unutulmuş bir masal doğuyor kalbime; 
Dili abartıya kaçmadan, içtenliği sevgiyle birleştirmenin yolu bu olmalı? 
Zaman örülü duvarlara dokunmak, dokundukça çocukluğunu hatırlamak ve uzaklardan zaman ötesi bir yerlerden bir uyumlu kafiye gelip yayılıyor dudaklarına; şiirin dizelerde ki tadı bu olmalı, diyor insan. 
Şehrin amansız haykırışlarında göç heveslerini sevmek, şiiri besleyen bir duygu gibi kabarıyor. Kiraz ağacı altında ki hayallerimiz, maviye boyadığımız çocukluğumuzla buluşsun isteriz hep. 
Bazen bir şiirde ki dizeler insanı yeniden yaşamın içine sokar ve bir benlik duygusu bir kuş gibi zamanın çok ötelerine uçup uçup gider. 
Bir çılgınlık masalı gibidir şiir yazmak! 
Biraz benim biraz şairin düşüncesi olsun bu.  
Halep’in çığlıkları, hıçkırıkları, ahları, öfkesi açık bir yara, bir nehir gibi akar bu şehirde. 
Bir şehrin acısını dizelerde yoğurmak, vahşetin yükselişine en güzel bir çağrıdır bir şiirde. 
Bir satıra sığmak ve duygulanıp bir kaleme sarılmak, çam kokusunda sarhoş olmak gibidir şairlik. 
Dudaklara dokunan gülümsemeler, dizelere farklı bir tat ve çeşni katmıştır hep. 
Güneşin kızıl renginde tutuşsun saçlarımız, yansın yüreklerimiz, keyifli essin rüzgâr ve mısralar kabarsın, coşsun, şenlensin...  
Naftalin kokulu dizeler tozlu raflardan iniyor artık ve işte o zaman şiir yeni bir ahenkle coşacak, coştukça göğe sarılan sarmaşıkla bir kuşun mavi kanadında olacak, dizeler de bilmediklerim büyütecek beni! 
Bir sazın telinden süzülen bir türkü yayılır ulucanlara. 
Gün kara, yüz kara, gökyüzü kara, yürekler kara...  
Bir kara iner derinden derine dizelere... 
Ayrık otlarını ayıklayarak, dost acı söylermiş haydi söylesin bakalım.    
 
Vildan Poyraz Coşkun özgün ve güçlü bir şair, güçlü şiir dizeleriyle şiir sözcüklerini koşmaca bir yarışın içine sokuyor. Ahenkli sözcükler derin mana zenginliğiyle, ses uyumuyla, heyecanıyla, coşkusuyla üst kurgudan okuru selamlıyor. İlgisiyle, seslenişiyle, akışıyla hayranlık uyandıran dizeleri ve Vildan Poyraz Coşkun hanımefendiyi alkışlıyoruz.

Serhad Artvin Gazetesi olarak hemşerimiz Vildan Poyraz Coşkun Hanıma sonsuz başarı dileklerimizi iletirken, ailesi ve tüm sevdikleriyle birlikte mutlu yaşamlar dileriz.
Sevgiyle kalın.

Ömer Yerlikaya
Artvin Ferhad Gazetesi
24.01.2024



17 Ekim 2023 Salı

Bir Yüzü Esmer

“Bir Yüzü Esmer” Hakkında
(Fatih Altınbeyaz)

Çeşitli platformlarda hep söylüyor, şair olmadığımı dile getiriyorum.

Bunu ilk defa duyanlar, bu durumun içinde küçümseme barındırdığını düşünüyorlar.

Hemen arkasından açıklama yapma ihtiyacı olduğunu biliyorum.

Şairliğin yazarlıktan daha üst bir konum, bir paye olduğunu düşünüyorum. Çünkü başarısız şairler düzyazıya yönelirlermiş.

Yazarlığı bir zanaat olarak düşünebilirsiniz, sabah kalkıp bir öğrenci gibi masanızın başına oturabilirsiniz.

Ama şairlik öyle değil, esin kaynağı bulunmadığında, ilham gelmediğinde, çağrışım sizden uzak olduğunda ve anlatmak için metafor yakalayamadığınızda kitlenir kalırsınız.

İstediğiniz gibi işin zanaat kısmını harlayın ve masanızın başından kalkmayın bir adım ileriye gidemezsiniz. Bu yüzden aylarca bir kelime bekleyen daha çok şairlerdir.

Ahmet Hamdi Tanpınar’ın şairliği bir susma işi olarak gördüğünü daha evvel söylemiştik.

Şairler konuşmasını, kelimelerle iştenlikle oynamasını ve susmasını da iyi bilirler.

Vildan Hanım’ın “Bir Yüzü Esmer” adlı kitabını, şiirlerini çok sevdim.

Kaç aydır kitabı yanımda gezdirdim durdum.

Şiirleri; okul önlerinde, öğlen paydoslarında okudum ve aynı zamanda şiir, şairlik üzerine kafa yordum.

Bu cümleyi hep tekrar ediyorum, şu geldiğimiz noktada bir şiiri okurken onun hangi ruh haliyle, nasıl bir his yumağı ile yazıldığını az çok çıkarabiliyoruz.

Şair yazdıklarıyla meşhur olmak mı istemiş, tribüne mi oynamış, dikkat çekme ve beğenilme niyetinde olmuş anlıyorsun.

Vildan Poyraz Coşkun bunları yapmıyor, şair olmak, sembol, ironi ile anlatmak, yeri geldiğinde bir kelimeyi aylarca beklemek ve daha iyi yazmak için susmak istiyor.

Kitabında çeşitli yıllarda yazılmış şiirler ve kısa metinler var.

Şiirler kitaba yıl sırasına ve bir hiyerarşiye göre konulmamış. Böylesi çok daha güzel olmuş.

“Salt Okunur, Aşk’a Çağrı, Gelincik Bakışlı Çocuk, Daha Dün Gibi, Öte Kavim, Halep, Yasaklı Kiraz Ağacı, Aşk Mavi Bu Şehirde, Kelebek Mutluluğu, Yol Düşleri, Kayıp Yakamoz” dönüp dolaşıp okuduğum, çağırdığım, çağrıştırdığım, konuştuğum ve üzerinde sustuğum şiirler oldu.

“Bir Yüzü Esmer” 2022 yılı içerisinde çıktı. Vildan Poyraz Coşkun Hanımefendi’yi kutlarım, daha nice güzel eserler diliyorum.

Fatih Altınbeyaz
25.10.2022



8 Şubat 2023 Çarşamba

insanlık hali

İnsanlık Hali

Bazen uzun bazen kısa bazen mutsuz bazen mutlu hayatı yaşıyoruz. Bildiğiniz virajları bol yollar. Savuruyor eşleri bu evlilik yolunda. Virajlarda savrulurken, kızgın olsak da tutunmayı bildik birbirimize. Tek savrulursak, ayrı düşeceğimizi hissettik.

Düz yollarda ayrı da olduk ama gözden uzaklaşmadan. Kâh bir adım ileri kâh geri durduk birbirimizden. Çoğu yan yana idik. Eller bir. Hayatı çok ciddiye almadık. Üst beklentilerimiz olmadı hiç. Güne şükrümüz hiç eksik değildi.

Çok uzun zaman "seni seviyorum" kelimesini söylemedik birbirimize. Başkaca diller geliştirdik. Ne mi? Sadece benim sevdiğim peyniri aldığında duydum seni seviyorum dediğini. Cevap alamadığı telefon sonrasında, nefes nefese eve geldiğinde hissettim sevdiğini. Dalından kopardığı kucak dolusu leylakları getirdiğinde bana, yüzünde gördüm aşkını. Gecenin birinde ilacımı bulmak için nöbetçi eczane aradığında hissettim insanlığını. Özel işlerimi, kendi işi gibi üstlendiğinde gördüm desteğini.

Ben mi ne yaptım. İnsan yaptıklarını söylememeli. Birini söyleyeyim de gülün bari. Siz hiç yaptınız mı kokusundan tiksindiğiniz ciğer yemeğini? Burnunuzu bir tülbentle sararak hem de. Önüne koyduğumda anladı onu sevdiğimi. Üzüntüsünde sarıldım onu sevdiğimi söylemeden. O anladı. İsteklerimi ertelediğimde o anladı. O anlıyor aslında "seni seviyorum" dilini.

Hatalarımı eksikliklerimi, "insanlık hali" diyerek bu yüklemsiz cümle ile geçiştirdiğinde öğrendim hoşgörünün enginliğini. Zamanla öğrendim iyi eş olmak için mükemmel olmanın gerekmediğini.

Birbirimize söz vererek çıktık bu yola. Eskiler bilir bunları lakin arkamızdan gelen yeniler var. Söz verdikleri halde benleriyle bu yola çıkan, biz olmayı bilemedikleri için gözlerini kırpmadan yollarını ayıranlar var.

Birlikte içilen bir kahvenin, ince belli bir bardak çayın, bir dondurmanın, bir gözlemenin tadını alamayanlar var. Hep mutsuz tatsız tuzsuz huzursuz…

"Mutluluk siz isterseniz var" derim ben.

Birini aşkından ölecek kadar seviyorum deyip evlenmek isteyenlere bir çift lafım var. Derim ki, yapmayın bunu kendinize. Aşkınızdan ölecek kadar sevenle çıkın bu yola. Ölmek değildir bunun adı. Huzurla yaşamak, yaşamdan zevk almak insanca. Nefes son buluna kadar vesselam...

Vildan Poyraz Coşkun
Şehir Defteri Dergisi
sayı 12, Şubat 2023


gölge etme başka ihsan istemem

GÖLGE ETME BAŞKA İHSAN İSTEMEM

Osmanlının yazılı basın serüveni 19. yüzyıl itibariyle matbaa ile olan tanışıklığın akabinde başlamıştır. İkinci Mahmut dönemindeki birçok alanda gerçekleştirilen yenileşme ve değişim hareketlerinin ardından, çok geçmeden başlayan dergicilik faaliyetleri, iki yüz yıllık kayda değer gecikmeyle de olsa günümüze kadar hız kesmeden, bayrak yarışı şeklinde devam ettirilmiştir. Dünyanın her yerinde olduğu gibi Osmanlı'da da dergiciliğin ilk ürünü tıp alanında olmuştur. Tarihimizde ilk dergi 1849'da çıkarılan Vakayi-i Tıbbıye'dir.

Dergicilik faaliyetleri, haber verme amacından ziyade okuru aydınlatmak, belli konular üzerinde yorumlar yapmak gibi misyonları üstlenen basımlar olarak göze çarpmaktadır. Edebiyat alanındaki dergiciliğin amaçlarında, en güzel şiiri, en güzel yazıyı en kıymetli tenkitleri okurlara ulaştırmanın yanında, usta-çırak genç-yaşlı kalemleri bir arada toplayıp harmanlamak da vardır. Oradan elde edilen sinerjiyle yeni yazarlar kazandırmak ve ileriye taşımak hedeflenmiştir.

Dergiler, yeni çalışmaların yanında geçmişten alınan birçok bilgileri de tarihe -yeniden- notlar düşürür. Bu minvalde yayın hayatına devam eden dergimizin bu sayısında, Osmanlıdan günümüze değişimlerle gelişen dergiciliğin her alanını irdelenecektir elbet. Ben genel bir bakışın yanı sıra, alanında ilk olan, belli başlı dergi isimlerini zikretmeyle birlikte, yoğunluk kadın ve çocuk alanındaki dergicilik hareketlerden bahsetmek istiyorum.

Tarihimizde ilk mizah dergisi olarak bilinen dergi 1868'da İstanbul merkezli "Diyojen" dir. İlk çıkarıldığında Fransızca ve Rumca ve daha sonraları Osmanlıca kullanılmış olan dergi, politik mizah yazılarından dolayı üç kez kapatılmış ve 183. sayısından sonra yayın hayatına son verilmiştir. Logosunun üstünde yazılan "gölge etme başka ihsan istemem" cümlesi yeni başlayan hareketin cümlesi olması bakımından dikkat çekicidir.

Tanzimat döneminden her alanda olduğu gibi kadınlar içinde radikal yenilikler gerçekleştirilmiştir. Bu yenilikler sonrasında kimliklerini yeniden tanımlama ihtiyacı duyan kadınlar, basında yer almaya başladılar.

Osmanlı tarihinde "Şükûfezâr" (1886) dergisi kayıtlara geçmiş ilk kadın dergisidir. Şükûfezâr kelimesi "çiçek bahçesi, çiçeği çok olan" anlamını taşır. Dergi sahibi dâhil tüm yazar ekibinin eğitimli kadınlardan oluşturulmuş olan bu yeni hareket oldukça dikkat çekmiştir. Şükûfezâr dergisi beş sayı çıkarılmıştır. Yayımlanan bu sayıların tüm kapaklarında Şair Vasfî'ye ait olan şu dörtlük dikkat çekmektedir.

Ey talebe-i safâ-yı mâna
İman ile bak Şükufezâra
Ezhâr-ı edeb şemimi bitmez
Tercih eder ehl-i dil bahâra
Şeyh Vasfî

"Ey gerçek mananın talebesi/ çiçek bahçesine "Şükûfezâra" bir bak/ edep çiçeklerinin kokusu solmaz/ gönül ehli edebi bahara tercih eder"

Bu yeni hareket, o dönemi göz önünde bulundurduğumuzda, dini gelenekler içindeki kadının yeri, evin kutsallığı, edebin yanında Müslüman kadınların okuma yazma ve aydınlanma hareketinin ilk yazılı belgeleri olması açısından önem arz eder.

Batılı kadınlardan eğitim, bilgi ve beceri anlamında geri kalmamak isteğinin bir tasavvuru olarak ortaya konulmuş bir dergidir. Erkeklerle bir tartışmaya girmeksizin, kendi üretimlerini diğer kadınlara ulaştırma, bilgilenme paylaşma çerçevesindeki bu ilk hareket, beşinci sayıda kalmıştır. Beş sayı ile sınırlı kalmasının sebeplerinden biri yine o dönemi göz önünde bulundurduğumuzda, dergicilik anlamındaki bu hareketin bazı kesimler tarafından feminist bir hareket olarak görülmüş olabileceği düşüncesi yüksek ihtimal. Bu derginin sayılarının, uzun süre araştırmalara, değerlendirmelere açılmamış olması da bu düşünceyi destekler nitelikte.

Kadınlara mahsus basılan bu derginin, kadınların var oluş mücadelesi olarak görülse de kadınların yazma deneyimleri yanı sıra, bir araya gelerek oluşturdukları sinerji açısından son derece önemlidir. Şöyle ki, Fatma Aliye'nin de yazar olduğu bu kadroda, yeni kalemlerin ortaya çıkmasında itici güç olmuştur. Hem yazarların hem de eğitimli okurlardan gelen okur mektuplarına da yer veren bir dergi hüviyeti de vardı Şükûfezâr'da. Bu deneyimlerin sonrasında otobiyografik özellikleri barındıran -mektup roman- türünün ilk adımları atılmıştır. Sonraki yıllarda Fatma Aliye'nin bu türde kitaplaştırdığı "Hayattan Sahneler 1899-1900" yayınlanmıştır. Halide Edip ve ilk kadın roman yazarımız Fatma Aliye Topuz gibi öncü kadın yazarlarımız için bu dergiler kendilerini bulduğu, kendilerini ifade edebildikleri bir alan olmuştur.

Kadınlar için yayın hayatına başlayan bir başka dergi Âyîne'dir (1875). Selanik merkezli bu dergi dergicilik tarihine 39 sayı kazandırmıştır. "Âyîne" kelime anlamı aynadır. "Kadınlar tabiatları gereği süse ve ziynete düşkünlüklerinden aynaya gerek duyarlar. Bu ihtiyacı gidermek ancak eğitimleriyle, fikirleriyle ve ahlâklarıyla olmalı" düşüncesi derginin ismini belirlemiştir.

Eğitimli kadınların başı çektiği Şükûfezâr'dan farklı olarak, kadının eğitilmesi amacına yönelik yayın yapan dergi, "evlatlarına iyi bir terbiye verebilmeleri için öncelikle kadının eğitilmesi gerekliliği, kadının aile ilişkileri, vazifeleri" gibi konular hedeflenmiş ve buna uygun yayınlar yapılmıştır.

1888 yılında çıkarılan "Mürüvvet" dergisi de kadınlara yönelik bir kadın dergisidir. Mürüvvet Gazetesinin bir eki olarak çıkarılmıştır. İlk kez edebiyat, haber, terbiye, ahlak gibi konu başlıklarına ayrılarak okuyucularına sunulmuştur.

Kadınlara yönelik çıkarılan diğer bir dergi ise "Kadınlar Dünyası"dır (1895- 1908). Türkçe yayımlanan ilk kadın dergisi olma özelliği taşımaktadır. İlk kadın romancımız, aynı zamanda ilk kadın çevirmen olarak da bilinen Fatma Aliye tarafından çıkarılmıştır. Derginin amacı da diğer kadın dergilerine benzer söylemler içerse de "kadın, nesil yetiştiren bireydir ve kendisini yetiştirmek ve eğitmek zorundadır" denmiştir. Bu keskin duruşu ve radikal söylemleriyle tepki çekse de kadın dergileri içerisinde en uzun soluklu dergi olmuştur.

Cumhuriyet sonrası 80'li 90'lı yıllara gelindiğinde, kadına yönelik çıkarılan dergilerin çıkış amaçlarına, modern şehirli kadın kimliği gibi çeşitli liberal söylemler eklenmiştir. Kadınlar, kendilerinden önceki kuşaklardan aldıkları bayrakları taşırken, hayata daha fazla dâhil olmuş buldular kendilerini. Dergiler de zaman içerisindeki koşulların iyileşmesiyle birlikte farklı alanlardaki yayınlarını günümüzde de devam ettirmektedirler.

"Seyyare" de 1914 yılında çıkarılan bir kadın dergisidir. Şükûfezâr gibi hem sahipleri hem de yazar kadrosu kadınlardandı. Dergide kadın hakları konuları çokça işlenmiş, eğitimli kadınları ilgilendiren konulara değinilmiştir.

Aydınlar, fikirlerini topluma duyurmak için kadınlara ve çocuklara yönelik yayınları, dergicilik alanında hızlandırmışlardır. Okuma alışkanlığının gelecekteki temeli sayılan çocuk dergilerinin ilki "Mümeyyiz" dergisidir (1869-1870). İlk çocuk dergisi olma özelliğini taşıyan bu dergi, Terakki gazetesinin eki olarak, Kırımlı eğitimci Sıdkı Efendi tarafından çıkarılmıştır. Hedef kitle ilköğretim çağındaki çocuklardır. İçeriğinde zekâ soruları, masallar, fıkralar, ahlaki içerikli metinler ve okur mektupları da yer bulmuştur. Kırk dokuzuncu sayısından sonra yayınını sonlandırmıştır.

Türk dergiciliğinde ilk olma özelliğini taşıyan dergilerimize ayrıntılara girmeden şöyle bir bakacak olursak;
1861'de çıkan "Mecmûa-i Fünûn" ilk Türkçe dergidir.
1862'de çıkarılan "Mir'at" dergisinin en önemli özelliği Osmanlı Devleti'nde yayınlanan ilk resimli Türkçe dergi olmasıdır.
1863''te yayınlanan "Musiki-i Osmanî" ilk müzik dergisidir.
1873 ''te yayınlanan "Cüzdan" ilk magazin dergisidir.
1910'da "Genç Kalemler" yeni lisan fikrinin öncüsü olmuştur. Başyazarı Ziya Gökalp olan dergi Türkçü ve milliyetçi söylemlerle dikkat çekmiştir.
1910' da yayınlanan " Futbol" ilk spor dergisidir.
1923''te yayınlanan "Süs" dergisi Cumhuriyet döneminin ilk magazin dergisidir. Promosyon uygulamasıyla dergicilik alanında bir ilki hayata geçirmiştir.

"Eğitimli toplum, dergilerin gayretleriyle şekillenir" diyerek yazımı sonlandırmak istiyorum. Selametle...

Kaynakça:

Uluslar arası Toplum Araştırmaları Dergisi ( OPUS) sayı 14, 2019
Çukurova Üniversitesi, Araştırma Dergisi, sayı 1, 2021
İstanbul Üniversitesi, İletişim Fakültesi Dergisi
Iğdır Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, sayı 9, Nisan 2016
tesaderneği.org / Vikipedi

Vildan Poyraz Coşkun
Kardelen Dergisi
Sayı 114, Sonbahar 2022



kedi yürüyüşü

Kedi Yürüyüşü

kehribar rengi sokaklar
hüzün düşürüyor ne çok
yüzüme vuruluyor hükümran yalnızlığım
dar vakitler içinde
zoraki teğelleniyor
kaldırım taşlarına onca yük

narin dalga dalga yüreğim
üstesinden gelemediğim
sessiz çığlıklardı sevdamı büyüten
don kişotlukla geçen
demli bir ömür bırakıyorum
kehribar sarısı kaldırımlara
tabuları yıktığımda
dar vakitler içinde uzuyor gün

ahengini bildiğim
kedi yürüyüşü geçiyor içimden
imge bulutu altında
karanlıkta asılı kalmış
bir yıldız
uzadıkça üzüyor kaldırımlar
taşlar örgülü sıralı Arnavut'ta
bildiğin dar vakitlerde her şey

hayat ağacının gövdesinde
yarası var hala kemirilen
yemişi bol yollar buralar
kehribarın tılsımında dağılmış
figürlü aynalara yaslı
sınanıyor insan
dar zamanlarda

Vildan Poyraz Coşkun
Güneysu Dergisi
güz 2022, sayı 136


1 Aralık 2022 Perşembe

Bir Yüzü Esmer

Bir Yüzü Esmer

Yol Düşleri şiirinde “sükût varsa kızgın hançeri soğutmak da var” diyerek “martıların kanatlarına takılan” kelamını şiirin “sığ sularına” teslim eden Vildan Poyraz Coşkun, 2013 yılında çıkarmış olduğu “Mor İklim” isimli kitabından sonra ikinci kitabı “Bir Yüzü Esmer” ile kâğıt gemilerin dümenini şiire çevirerek okuruna içten selam veriyor. İlk kitabından sonra geçen 9 yıl boyunca boş durmadı, birçok dergide şiir ve yazılarını yayımlayarak çalışmalarını sürdürdü. Yansıma şiirinde “yamacında kent kucaklasın beni/ ben eski ben olayım/ kucaklaşalım güvercin halkıyla meydanlarda” diyen Poyraz, “Azizim” şiirinde “sana vurgun nefesim senin/ namlunun ucunda kalan benim / yol senin” dizeleri ile okura hitap ederek “cam kesiği yüreğin sesinden çıkan şiire yeni bir yol yaptı.

Yusuf BAL

Kalem, O Kalemdir

Kalem, O Kalemdir - Sinan AYHAN

Vildan Poyraz Coşkun’un “Bir Yüzü Esmer” şiir kitabı, Haziran 2022 tarihi itibariyle KDY (Kitapyurdu Doğrudan Yayıncılık)’tan çıktı. Keyifle okuduğumu söylemeliyim kitabı. Gözlerim ve kalbim bir seyir halindeydi okurken…

Şiir okurken şiir keyfiyeti üzerine düşünmek incelikli mesele… Şiir ne demek… Pindaros’a göre sanki bir orkide inceliği var şiirde. Ahmet Oktay, bir denemesinde Delueze/Guattari’nin ifadelerini hatırlatır, “dilin içindeki yabancı dildir şiir” diye; uzaklıkları ve yakınlıklarıyla şiir bir etkinin ülkesi, dilediğin gibi dolaş orada…

Vildan Poyraz Coşkun’un mısraları ile dolaşırken iklimden iklime duru bir hal içinde kırılmaz bir etki hissettim nedense. İnsan’ı kalbinden ve derinden yakalayan, içli ve özenle işlenmiş şiirler… Her bir şiirde, mısrada, kelimede özenli bir çalışmanın akislerini buluyorsunuz. Billurlaşan, adeta mücevherleşen bir kıvam… Fransızlar bu işlenmiş hali, “kristalize olma” ifadesiyle karşılar; bu şiirlerde de bu hal var işte. Girift bir iç örgüsü olan, kuvvetli duygulara sahip şiirler… Kristalize bir zevk… Şiir zevki…

Şairin dizelerinde hep bir acı lokma, belki serzeniş… İnsanı ayaklandıran bir hüzün… Ve her şeye rağmen incelikli bir umut…

“toparlanıyoruz hadi kalkın
aksetmeyecek artık hiçbir şey
bu yırtık perdeden
esmer değil artık gördüklerin
kelebek mutluluğu bu içtiğimiz”
(Sayfa 11, Kelebek Mutluluğu)

Her şeye aşina bir yabancılık…
“beni rüzgâr mı
yoksa bir rüya mı attı buralara”
(Sayfa 18, Aşk Mavi Bu Şehirde)

İmkânsızı imkânlı kılan; bir parça olarak kalmayan, insan ile bütünleşen mısralar…
“yırtık uçurtmalara takarım sesimi”
(Sayfa 20, Bozkırın Ötesinden)

Bir o kadar mahzun bir hal ve o kadar da serpilip gelişen bir tat…
“anı solurken
gece güzel bir mey oluyor
bir ışık serpiliyor
kendimi aradığım suların üzerine”
(Sayfa 21, Ateşin Böcekleri)

Derken zorlukların ayırdığı vatanda, şair sarhoşluğunu yakalamak, “bir satıra sığınmak” ve ötesi…
“bundandır
şair olup kaleme sımsıkı sarılışım
çam kokusunda sarhoş oluşum”
(Sayfa 36, Sarıya İnat)

Kelimeden azadelik… Nedensizlik… Sensizlik…
“eyül’ü beklemek niye
in
cin
uykuda”
(Sayfa 69, Aşk’a Çağrı)

Dekor, bize yapışan ince ve incili dekor hali…
“kirpiklere saplanan
güneşin ipince iğnesi”
(Sayfa 77, Gül Vakitleri)

Acının yanında yöresinde kıvranmak…
“böyle bilmezdik beyazın aslını”
(Sayfa 77, Gül Vakitleri)

Son tahlilde bize yapışan şairane gerçeklik…
“işini en iyi yapan kalemim
ben düşünür söylerim
o dinlediğini yazar”
(Sayfa 95, Kelamıkibar)

Söz biter ve şiirin hissi değer her yanımıza şifa diye. Kalem o kalemdir, Allah’ın şaire verdiği…

Sinan Ayhan
Kardelen Dergisi
Sayı 114, Güz 2022

Söze Ne Hacet

 Söze Ne Hacet
Vildan Poyraz Coşkun
Gökmavi Dergisi
Sayı 33, Kasım 2022


27 Ekim 2022 Perşembe

O Kalemdir

            Kalem, O Kalemdir-Sinan AYHAN

Vildan Poyraz Coşkun’un “Bir Yüzü Esmer” şiir kitabı, Haziran 2022 tarihi itibariyle KDY (Kitapyurdu Doğrudan Yayıncılık)’tan çıktı. Keyifle okuduğumu söylemeliyim kitabı. Gözlerim ve kalbim bir seyir halindeydi okurken…

Şiir okurken şiir keyfiyeti üzerine düşünmek incelikli mesele… Şiir ne demek… Pindaros’a göre sanki bir orkide inceliği var şiirde. Ahmet Oktay, bir denemesinde Delueze/Guattari’nin ifadelerini hatırlatır, “dilin içindeki yabancı dildir şiir” diye; uzaklıkları ve yakınlıklarıyla şiir bir etkinin ülkesi, dilediğin gibi dolaş orada…

Vildan Poyraz Coşkun’un mısraları ile dolaşırken iklimden iklime duru bir hal içinde kırılmaz bir etki hissettim nedense. İnsan’ı kalbinden ve derinden yakalayan, içli ve özenle işlenmiş şiirler… Her bir şiirde, mısrada, kelimede özenli bir çalışmanın akislerini buluyorsunuz. Billurlaşan, adeta mücevherleşen bir kıvam… Fransızlar bu işlenmiş hali, “kristalize olma” ifadesiyle karşılar; bu şiirlerde de bu hal var işte. Girift bir iç örgüsü olan, kuvvetli duygulara sahip şiirler… Kristalize bir zevk… Şiir zevki…

Şairin dizelerinde hep bir acı lokma, belki serzeniş… İnsanı ayaklandıran bir hüzün… Ve her şeye rağmen incelikli bir umut…

toparlanıyoruz hadi kalkın

 aksetmeyecek artık hiçbir şey

 bu yırtık perdeden

 esmer değil artık gördüklerin

 kelebek mutluluğu bu içtiğimiz

              (Sayfa 11, Kelebek Mutluluğu)

Her şeye aşina bir yabancılık…

beni rüzgâr mı

 yoksa bir rüya mı attı buralara

              (Sayfa 18, Aşk Mavi Bu Şehirde)

İmkânsızı imkânlı kılan; bir parça olarak kalmayan, insan ile bütünleşen mısralar…

yırtık uçurtmalara takarım sesimi

              (Sayfa 20, Bozkırın Ötesinden)

Bir o kadar mahzun bir hal ve o kadar da serpilip gelişen bir tat…

anı solurken

 gece güzel bir mey oluyor

 bir ışık serpiliyor

kendimi aradığım suların üzerine

              (Sayfa 21, Ateşin Böcekleri)

Derken zorlukların ayırdığı vatanda, şair sarhoşluğunu yakalamak, “bir satıra sığınmak” ve ötesi…

bundandır

 şair olup kaleme sımsıkı sarılışım

çam kokusunda sarhoş oluşum

              (Sayfa 36, Sarıya İnat)

Kelimeden azadelik… Nedensizlik… Sensizlik…

eyül’ü beklemek niye

 in

cin

uykuda

              (Sayfa 69, Aşk’a Çağrı)

Dekor, bize yapışan ince ve incili dekor hali…

kirpiklere saplanan

 güneşin ipince iğnesi

              (Sayfa 77, Gül Vakitleri)

Acının yanında yöresinde kıvranmak…

böyle bilmezdik beyazın aslını

              (Sayfa 77, Gül Vakitleri)

Son tahlilde bize yapışan şairane gerçeklik…

işini en iyi yapan kalemim

  ben düşünür söylerim

  o dinlediğini yazar

              (Sayfa 95, Kelamıkibar)

Söz biter ve şiirin hissi değer her yanımıza şifa diye. Kalem o kalemdir, Allah’ın şaire verdiği…


23 Ekim 2022 Pazar

Ters Gidişli Zamanlar

 Ters Gidişli Zamanlar

bilmez misin
fazlasıyla sıcak buralar
başağa boyun eğdirecek
dizlerimi sızlatacak kadar sıcak
yer-gök arası ters gidişli zamanlar

hasbihal ettik ayak üstü
yol üzeri bir karagülle
kızgın havadan, sudan, senden bahsettik
ah bile ettik
yolda kalmışlığımıza
yıkılmadan önceki duruşumuza

dudak bükerek dinledik
çekirgenin biteviye sazını cazını
ha birde
imrendik kırkayağın dolanmadan gidişine
karıncanın yüküydü bir ucundan tuttuğumuz

mızrak ucu kadar küçüldük bu yüzden

geceyi anlattım ona
dileksiz kayan o yıldızı da
elimle tuttuğum gök daha bir karanlık artık
yol üzeri bu karagül gibi
bilmez misin

buralar kekik kokulu ama
ıssız uğultulu
çok bileşenli

Vildan Poyraz Coşkun
Cüneyne Dergisi
sayı 6, Eylül Ekim 2022

Gölge Etme Başka İhsan İstemem

GÖLGE ETME BAŞKA İHSAN İSTEMEM

Osmanlının yazılı basın serüveni 19. yüzyıl itibariyle matbaa ile olan tanışıklığın akabinde başlamıştır. İkinci Mahmut dönemindeki birçok alanda gerçekleştirilen yenileşme ve değişim hareketlerinin ardından, çok geçmeden başlayan dergicilik faaliyetleri, iki yüz yıllık kayda değer gecikmeyle de olsa günümüze kadar hız kesmeden, bayrak yarışı şeklinde devam ettirilmiştir. Dünyanın her yerinde olduğu gibi Osmanlı'da da dergiciliğin ilk ürünü tıp alanında olmuştur. Tarihimizde ilk dergi 1849'da çıkarılan Vakayi-i Tıbbıye'dir.

Dergicilik faaliyetleri, haber verme amacından ziyade okuru aydınlatmak, belli konular üzerinde yorumlar yapmak gibi misyonları üstlenen basımlar olarak göze çarpmaktadır. Edebiyat alanındaki dergiciliğin amaçlarında, en güzel şiiri, en güzel yazıyı en kıymetli tenkitleri okurlara ulaştırmanın yanında, usta-çırak genç-yaşlı kalemleri bir arada toplayıp harmanlamak da vardır. Oradan elde edilen sinerjiyle yeni yazarlar kazandırmak ve ileriye taşımak hedeflenmiştir.

Dergiler, yeni çalışmaların yanında geçmişten alınan birçok bilgileri de tarihe -yeniden- notlar düşürür. Bu minvalde yayın hayatına devam eden dergimizin bu sayısında, Osmanlıdan günümüze değişimlerle gelişen dergiciliğin her alanını irdelenecektir elbet. Ben genel bir bakışın yanı sıra, alanında ilk olan, belli başlı dergi isimlerini zikretmeyle birlikte, yoğunluk kadın ve çocuk alanındaki dergicilik hareketlerden bahsetmek istiyorum.

Tarihimizde ilk mizah dergisi olarak bilinen dergi 1868'da İstanbul merkezli "Diyojen" dir. İlk çıkarıldığında Fransızca ve Rumca ve daha sonraları Osmanlıca kullanılmış olan dergi, politik mizah yazılarından dolayı üç kez kapatılmış ve 183. sayısından sonra yayın hayatına son verilmiştir. Logosunun üstünde yazılan "gölge etme başka ihsan istemem" cümlesi yeni başlayan hareketin cümlesi olması bakımından dikkat çekicidir.

Tanzimat döneminden her alanda olduğu gibi kadınlar içinde radikal yenilikler gerçekleştirilmiştir. Bu yenilikler sonrasında kimliklerini yeniden tanımlama ihtiyacı duyan kadınlar, basında yer almaya başladılar.

Osmanlı tarihinde "Şükûfezâr" (1886) dergisi kayıtlara geçmiş ilk kadın dergisidir. Şükûfezâr kelimesi "çiçek bahçesi, çiçeği çok olan" anlamını taşır. Dergi sahibi dâhil tüm yazar ekibinin eğitimli kadınlardan oluşturulmuş olan bu yeni hareket oldukça dikkat çekmiştir. Şükûfezâr dergisi beş sayı çıkarılmıştır. Yayımlanan bu sayıların tüm kapaklarında Şair Vasfî'ye ait olan şu dörtlük dikkat çekmektedir.

Ey talebe-i safâ-yı mâna
İman ile bak Şükufezâra
Ezhâr-ı edeb şemimi bitmez
Tercih eder ehl-i dil bahâra
Şeyh Vasfî

"Ey gerçek mananın talebesi/ çiçek bahçesine "Şükûfezâra" bir bak/ edep çiçeklerinin kokusu solmaz/ gönül ehli edebi bahara tercih eder"

Bu yeni hareket, o dönemi göz önünde bulundurduğumuzda, dini gelenekler içindeki kadının yeri, evin kutsallığı, edebin yanında Müslüman kadınların okuma yazma ve aydınlanma hareketinin ilk yazılı belgeleri olması açısından önem arz eder.

Batılı kadınlardan eğitim, bilgi ve beceri anlamında geri kalmamak isteğinin bir tasavvuru olarak ortaya konulmuş bir dergidir. Erkeklerle bir tartışmaya girmeksizin, kendi üretimlerini diğer kadınlara ulaştırma, bilgilenme paylaşma çerçevesindeki bu ilk hareket, beşinci sayıda kalmıştır. Beş sayı ile sınırlı kalmasının sebeplerinden biri yine o dönemi göz önünde bulundurduğumuzda, dergicilik anlamındaki bu hareketin bazı kesimler tarafından feminist bir hareket olarak görülmüş olabileceği düşüncesi yüksek ihtimal. Bu derginin sayılarının, uzun süre araştırmalara, değerlendirmelere açılmamış olması da bu düşünceyi destekler nitelikte.

Kadınlara mahsus basılan bu derginin, kadınların var oluş mücadelesi olarak görülse de kadınların yazma deneyimleri yanı sıra, bir araya gelerek oluşturdukları sinerji açısından son derece önemlidir. Şöyle ki, Fatma Aliye'nin de yazar olduğu bu kadroda, yeni kalemlerin ortaya çıkmasında itici güç olmuştur. Hem yazarların hem de eğitimli okurlardan gelen okur mektuplarına da yer veren bir dergi hüviyeti de vardı Şükûfezâr'da. Bu deneyimlerin sonrasında otobiyografik özellikleri barındıran -mektup roman- türünün ilk adımları atılmıştır. Sonraki yıllarda Fatma Aliye'nin bu türde kitaplaştırdığı "Hayattan Sahneler 1899-1900" yayınlanmıştır. Halide Edip ve ilk kadın roman yazarımız Fatma Aliye Topuz gibi öncü kadın yazarlarımız için bu dergiler kendilerini bulduğu, kendilerini ifade edebildikleri bir alan olmuştur.

Kadınlar için yayın hayatına başlayan bir başka dergi Âyîne'dir (1875). Selanik merkezli bu dergi dergicilik tarihine 39 sayı kazandırmıştır. "Âyîne" kelime anlamı aynadır. "Kadınlar tabiatları gereği süse ve ziynete düşkünlüklerinden aynaya gerek duyarlar. Bu ihtiyacı gidermek ancak eğitimleriyle, fikirleriyle ve ahlâklarıyla olmalı" düşüncesi derginin ismini belirlemiştir.

Eğitimli kadınların başı çektiği Şükûfezâr'dan farklı olarak, kadının eğitilmesi amacına yönelik yayın yapan dergi, "evlatlarına iyi bir terbiye verebilmeleri için öncelikle kadının eğitilmesi gerekliliği, kadının aile ilişkileri, vazifeleri" gibi konular hedeflenmiş ve buna uygun yayınlar yapılmıştır.

1888 yılında çıkarılan "Mürüvvet" dergisi de kadınlara yönelik bir kadın dergisidir. Mürüvvet Gazetesinin bir eki olarak çıkarılmıştır. İlk kez edebiyat, haber, terbiye, ahlak gibi konu başlıklarına ayrılarak okuyucularına sunulmuştur.

Kadınlara yönelik çıkarılan diğer bir dergi ise "Kadınlar Dünyası"dır (1895- 1908). Türkçe yayımlanan ilk kadın dergisi olma özelliği taşımaktadır. İlk kadın romancımız, aynı zamanda ilk kadın çevirmen olarak da bilinen Fatma Aliye tarafından çıkarılmıştır. Derginin amacı da diğer kadın dergilerine benzer söylemler içerse de "kadın, nesil yetiştiren bireydir ve kendisini yetiştirmek ve eğitmek zorundadır" denmiştir. Bu keskin duruşu ve radikal söylemleriyle tepki çekse de kadın dergileri içerisinde en uzun soluklu dergi olmuştur.

Cumhuriyet sonrası 80'li 90'lı yıllara gelindiğinde, kadına yönelik çıkarılan dergilerin çıkış amaçlarına, modern şehirli kadın kimliği gibi çeşitli liberal söylemler eklenmiştir. Kadınlar, kendilerinden önceki kuşaklardan aldıkları bayrakları taşırken, hayata daha fazla dâhil olmuş buldular kendilerini. Dergiler de zaman içerisindeki koşulların iyileşmesiyle birlikte farklı alanlardaki yayınlarını günümüzde de devam ettirmektedirler.

"Seyyare" de 1914 yılında çıkarılan bir kadın dergisidir. Şükûfezâr gibi hem sahipleri hem de yazar kadrosu kadınlardandı. Dergide kadın hakları konuları çokça işlenmiş, eğitimli kadınları ilgilendiren konulara değinilmiştir.

Aydınlar, fikirlerini topluma duyurmak için kadınlara ve çocuklara yönelik yayınları, dergicilik alanında hızlandırmışlardır. Okuma alışkanlığının gelecekteki temeli sayılan çocuk dergilerinin ilki "Mümeyyiz" dergisidir (1869-1870). İlk çocuk dergisi olma özelliğini taşıyan bu dergi, Terakki gazetesinin eki olarak, Kırımlı eğitimci Sıdkı Efendi tarafından çıkarılmıştır. Hedef kitle ilköğretim çağındaki çocuklardır. İçeriğinde zekâ soruları, masallar, fıkralar, ahlaki içerikli metinler ve okur mektupları da yer bulmuştur. Kırk dokuzuncu sayısından sonra yayınını sonlandırmıştır.

Türk dergiciliğinde ilk olma özelliğini taşıyan dergilerimize ayrıntılara girmeden şöyle bir bakacak olursak;

1861'de çıkan "Mecmûa-i Fünûn" ilk Türkçe dergidir.
1862'de çıkarılan "Mir'at" dergisinin en önemli özelliği Osmanlı Devleti'nde yayınlanan ilk resimli Türkçe dergi olmasıdır.
1863''te yayınlanan "Musiki-i Osmanî" ilk müzik dergisidir.
1873 ''te yayınlanan "Cüzdan" ilk magazin dergisidir.
1910'da "Genç Kalemler" yeni lisan fikrinin öncüsü olmuştur. Başyazarı Ziya Gökalp olan dergi Türkçü ve milliyetçi söylemlerle dikkat çekmiştir.
1910' da yayınlanan " Futbol" ilk spor dergisidir.
1923''te yayınlanan "Süs" dergisi Cumhuriyet döneminin ilk magazin dergisidir. Promosyon uygulamasıyla dergicilik alanında bir ilki hayata geçirmiştir.

"Eğitimli toplum, dergilerin gayretleriyle şekillenir" diyerek yazımı sonlandırmak istiyorum. Selametle...

Kaynakça:
Uluslar arası Toplum Araştırmaları Dergisi ( OPUS) sayı 14, 2019
Çukurova Üniversitesi, Araştırma Dergisi, sayı 1, 2021
İstanbul Üniversitesi, İletişim Fakültesi Dergisi
Iğdır Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, sayı 9, Nisan 2016
tesaderneği.org / Vikipedi

Vildan Poyraz Coşkun
Kardelen Dergisi
sayı 114, Sonbahar 2022




7 Ekim 2022 Cuma

"Bir Yüzü Esmer" Hakkında

Bir Yüzü Esmer Şiirler ve Vildan Coşkun

“Bir Yüzü Esmer”, şair Vildan Poyraz Coşkun’un 2013 yılında çıkardığı Mor İklim isimli şiir kitabından sonra çıkardığı ikinci şiir kitabı… KDY yayınlarından çıkan bu kitapta 52 şiir bulunmakta ve kitap 94 sahifeden oluşmakta. Ayrıca kitabın sonunda Kelamıkibar diye birkaç sahifelik ayrı bir bölüm var.

Kitabın kelamıkibar bölümündeki şiir tarifi hemen ilgimizi çekiyor.

“Şiir, kural tanımayan aynı zamanda kıvrak zekâlı beyinlerin yaptığı egzersizlerdir. (s.86)” diyor şair. Katılmamak elde değil.

Şaire göre kalemi onun en sadık yoldaşıdır. Bunu da yine aynı bölümdeki “İşini en iyi yapan kalemim, ben düşünür söylerim o dinlediğini yazar” (s:93)sözlerinden anlıyoruz.

Bir Yüzü Esmer’deki şiirlerin genelinde esmer bir hüzün hâkim desek abartmış olmayız. Kitabın tanıtımında da belirtildiği gibi “mutluluk kırıntılı şiirlerin yanında, uzunçalar bir sızıyı yüklenen şiirler” kitaba esmer bir hüzün rengi vermiş. Hatta tanıtım yazısında bu durum şöyle izah edilmiş:

“Bir yüzü esmer”, şiirin hüznünü taşıyan öteki yüzü. Adına Afrika desen de Asya desen de esmerliği yazgı, insanlığın üveylik hâli. “Her şiir bir gün ağıta dönüşecektir.” Borges'in dediği gibi kaçınılmaz sonun öncesi bir esmerlik.”

Kitabın ilk şiiri olan Kayıp Yakamoz bu esmer hüznün ilk sesi gibi: “İşgale uğrayan uzun bir gece / Ardından tan vakti” ve “sevmemek lazımmış / ölümden başkasını / vesselam. (s:5) ”

Bu hüzün; Yol Düşleri’nde: “sükût varsa kızgın hançeri soğutmak da var / gece eşkıyalığının uzağında kalmak da” (s:6),

Muamma ’da: “damla damla taşıyoruz yalnızlığı / soğuk suların arzulu kucağında” (s:9)şiirlerinde de hâkim duygu olarak işlenmiş.

Aşka dair de çok şey söylemiş Vildan Coşkun şiirlerinde…

İş Bu Hal’de: “Ne zaman unutsam kendimi / ay ışığı dolu gülüşler bırakıyor yar.” (s:23),

Yasaklı Kiraz Ağacı’nda: “cemreler düşüveriyor kalemlerden / coşuveriyor aşk / en masum hâliyle önce yürekte / ardından mısralarda.” (s:25),

Yaşamak ’ta: “payıma düşen söz söylesin / aşk düştü bir kere sazın diline” (s:27) mısralarında olduğu gibi.

Şair, bir kadın olarak şiirlerinde de kadın duyarlılığını okuyucusuna hissettirmeyi başarmış durumda. Bir anne olarak Dışarıda Atan Kalbim’de şöyle seslenir oğlu Poyraz’a: “işte senin dünyan Poyraz’ım/ biz kalemimizle inşa ettik/ düşmeyesin diye tüm korkulukları/ akıl savaşındasın artık/ bilesin ki ardında her daim/ anne ve baban olacak senin”. (s:45)

Şair sadece kendi ekseninde şiir yazmaz. Kitapta sosyal duyarlılıkla yazılmış ve hüznün en koyu esmerliği le bizleri yüzleştirecek şiirler de var. Halep’te:

“yetmiyor ağıtlara dualar / akar belalar en irisinden” (s:30) mısraları aslında buradaki zulmü en acı şekilde özetliyor.

Öte Kavim’de 15 Temmuz gecesi sokaklara taşan vatan sevdasını sanırım “her bir sevdalının ay yıldız düştü / kızgın buğulu gözlerine” (s:33) mısralarından daha güzel anlatamazdık.

Ulucanlar’da nasıl da resmetmiş şair, zamanın ifşa ettiği zulümleri: “geçmiş zaman/ sıradan ama/ hınçla örülmüş duvarlar/ yaşanacakları saklasın diye/ şimdi ifşa zamanı/…/bizlere bir işaret bırakmanın telaşıyla/ suçsuzluğunu haykırmak ister/ tırnaklarıyla duvarları kazıyanlar” (s: 58-61)

Gün Kara’da şair unutulan Soma’yı hatırlatır bize: “hüzün perde perde aralanıyor Soma’da/ ekmek kavgasının son günü/ ağaran gün bile karanlık bugün.” (s:64) mısralarında.

Şair sadece dünyalık şeylere söylemez şiirlerini. Onun dervişane bir üslupla, ötelere dair söylediği şiirleri de vardır. Tutunmak Gerek’te: “yandıkça korlanacak çileli ömür/ hak yolunda sualsiz abid gerek/ bitmiş bir günün akşamından sabaha/ teslimiyetle eğilip secdeye varmak gaye/ Yunus’un yolundan geçip hû’ya divane”. (s:53) mısralarında olduğu gibi.

Bir Yüzü Esmer’deki şiirlerin genelinde “hayatın içindeki zorlukların insan ruhunda açtığı gediklere” dikkat çekilmiş. Bu yönüyle rahatlıkla diyebiliriz ki Vildan Poyraz Coşkun’un bu kitabının konusu da, teması da, muhatabı da insandır.

Şairimize bu güzel eseri edebiyatımıza kazandırdığı için çok teşekkür ediyor, bu yolda kendisine başarılar diliyoruz.

Halit Yıldırım
Milat Gazetesi
22 Eylül 2022



bir yüzü esmer

VİLDAN POYRAZ COŞKUN: Bir Yüzü Esmer

“Bir Yüzü Esmer” adlı şiir kitabı Haziran 2022’de birinci baskısı okurlarıyla buluştu. Meslektaşım şair Vildan Poyraz Coşkun kısa bir süre önce duygu yüklü şiir kitabını bana da imzalayarak gönderdi. Öncelikle kendisine teşekkür ediyor, nice şiirlerle ve kitaplarla buluşmak dileğim ile başarılar diliyorum. Melike Köprülü’ye ait kapak tasarımı ilk etapta okuyucunun dikkatini çekiyor. 978-625-42034-4-2 ISBN numarasıyla KDY Doğrudan Yayıncılıktan yayımlanan “Bir Yüzü Esmer” şiir kitabı 94 sayfadan oluşuyor.

Arka kapak yazısında yer alan yazı:

“Bir Yüzü Esmer” şiirin hüznünü taşıyan öteki yüzü. Mutluluk kırıntılı şiirlerin yanında, uzunçalar bir sızıyı yüklenen şiirlerin yüzü. Adına Afrika desen de Asya desen de esmerliği yazgı, insanlığın üveylik hâli. “Her şiir bir gün ağıta dönüşecektir.” Borges'in dediği gibi kaçınılmaz sonun öncesi bir esmerlik.

Dağınık lakin taze bir heves olup kımıldayan mısralar “Aşka Çağrı”da yerini alır. Hayatı “Bozkırın Ötesinden” renklendirerek, “Sarıya İnat”, “Yaşamak”tır arzusu. Olumsuzlukların yanında “Yol Düşleri”ni kurarak, “Kelebek Mutluluğu” aranır. Esmerliği veren de olsa “Güneşe Taraf” duracaktır. Şiirler, incelikli bir hâl duyumsatır. Duyuş ve vukuf hâli, okur nezdinde gülümseyerek kabul gördüğünde, şiir havuzunda buluşulmuş olur.

Birçok şiirde, hayatın içindeki zorlukların insan ruhunda açtığı gediklere dikkat çekilir. Tema ve motif olarak daha çok insani duruş öndedir. Yalnızlığında, mutsuzlukla daha sık bir arada olan günümüz insanına sevgi, aşk ve umut gibi duygu temlerini hatırlatan bu şiirler, akılda yerini alacak ve okura çok iyi gelecektir.

VİLDAN POYRAZ COŞKUN KİMDİR?

1972 Artvin / Arhavi doğumlu. Matematik öğretmeni. Edebiyat, şiir ve matematik belli başlı ilgi alanlarıdır. Şiirin yanında denemeler, öyküler yazmaktadır.

Yayınlanmış Eserleri:

Bir Yüzü Esmer (Kitapyurdu Yayınları-2022)
Mor İklim (Şiir Vakti Yayınları-2013)

Yazdığı Dergiler:

Ihlamur Dergi/Mor Taka/ Maki Edebiyat/ Şehir Defteri/ Şiir Vakti DergisiPoyraz Edebiyat/Adım Dergi/Aşkın e-Hali/Silgi Şiir Dergisi/Söz Şehri Dergisi/Herfene Edebiyat Dergisi/ Külliye Mecmuası/Hayal Bilgisi/Güneysu Dergisi/Gündönümü Dergisi/Telmih Edebiyat/Akalemler/ Kardelen Dergisi/Gökmavi Dergisi/Cüneyne Dergisi vs.

Şiirlerinin Yayımlandığı Antolojiler:

Nazilli Şiirleri Antolojisi - 2012
Şairler Seçkisi 6, Sivas - 2014
Soma Şiirleri Antolojisi - 2014
Şairler Seçkisi 7, Sivas - 2015
Buruciye Şiir Antolojisi - 2015
Şairler Seçkisi 8 ve 9 Sivas - 2016-2017
Artvin Kültür Sanat Ustaları -2021

Ödül:

Burdur Gazetesi Şiir Yarışması Üçüncülük Ödülü-2013

İletişim:
vildanpoyraz@gmail.com


Nebih Nafile
Özyurt Gazetesi
6 Ekim 2022 - Antakya