Vildan Poyraz- Merhabalar hocam. Öncelikle yeni çalışmanızın hayırlı olmasını dileyerek söyleşiye başlamak istiyorum.
Şiir
kitabınızı elimize aldığımızda müthiş bir görsellik karşıladı bizi. Şiirleri
okumadan gözlerimiz doydu diyebilirim. Göz kuşağımızı açmak mıydı niyetiniz?
İlk
olarak şunu ifade etmeliyim ki, şiirde asıl olan metindir. Yani görselliği
çıkardığınızda ortada şiir kalmıyorsa, yapılan çalışmalara şiir demekte
zorlanırım. Deneysel şiir için de görüşüm benzer. Şiirlerimi yazarken tasarım
programları kullanmıyorum. Tek kullandığım, harfler ve boşluk tuşu. Görsel
şiirleri yazarken "boşluğun aslında boşluk olmadığını" öğrendim.
Belki de bir boşluğu doldurdum.
Yeninin
peşindeydim. Malzemesi kelime olan bir sanat dalı olan şiire girmek için
görünen kapıların dışında başka kapılar aradım, hâlen arıyorum. Gözkuşağı'nda
deneysel ve görsel şiirlerin ağırlığı hissediliyor, doğrudur. Aslında dosyamın
ilk hali tamamen görsel ve deneysel şiirlerimden oluşmakta idi ancak yoğunluğu
azaltmak için biraz müdahalem oldu.
Vildan Poyraz- Kitabınızı
oluştururken yaptığınız ön çalışmalarda şiirleri seçerken nelere dikkat
ediyorsunuz?
Kitabımda
dergilerde yayınlanan şiirlerimin yanı sıra hiçbir dergide yayınlanmamış
şiirlerim de var. Ebat olarak çoğu şiir kitabın nerede ise iki katı olmasına
rağmen bazı görsel şiirleri sığdırmakta zorlandım ama neticede kitaba almak
istediğim şiirlerin çoğu sığdı. Görsel, aynı zamanda metin olarak da yoğun olan
şiirleri dengelemek için okuyucuyu yormayacağını düşündüğüm daha lirik şiirlere
de yer verdim. Kitabın dengeli olması gerekiyordu. Bunu başarıp başaramadığımın
takdiri okura aittir tabi.
Vildan Poyraz- Şiire gönül
veren birçok kalemden birisiniz. Farkındalık oluşturarak şiirleriniz bizlere
ulaştı. Okuyucular, çalışmanızın değerlendirmesini mutlaka yapıyorlardır. Bu
noktada şiir anlayışınızı sizden dinlemek istiyorum?
Şiirin
misyonu birilerine bir şey öğretmek, birilerini kışkırtmak değildir diye
düşündüm hep. Sağda solda şaire hep siyasi misyon yüklemeye çalışan, şaire illa
bir siyasi misyon itelemeye çalışanları hep garabetle karşıladım. Şair her
konuya değinebilir ama şiir bir sanattır. Elbetteki insanların inançları,
fikirleri, toplumsal olaylara bakış açısı şiire yansıyacaktır ama bir şey
öğretmeye kalkmak bence okura yapılan bir hakarettir. Genellikle hece ölçüsü
ile yazılmış, devletimizin liderlerine hakaret eden ya da insanlara nasihat etmeye
kalkan şiirleri hiç sevmem. Sanki yazan kişi doğru dürüst adam da, başkalarına
nasihat etmeye başlamış! Bugün "nükleer
silahları insan üzerinde kullanmaktan çekinmeyen" Abd'de "insan hakları ve demokrasi"
kelimelerini dillerinden düşürmeyen liderlerin olmasını hep hayretle
karşıladım. İnsanlıktan çok bahsettikleri için bu zalimleri hümanist mi sayacağız?
Şimdi mesela burada yazdıklarım
nesirdir. Şiir biraz daha dolaylı söyler.
Güzel şiire farklı olan şiirden
gitmek tezi şiirimi biçimsel açıdan özetleyebilir. Biyoloji okuduğum dönemde
labavatuvar sevgimin mezuniyet sonrası yarım kalmasından mıdır tam bilemiyorum
ama, şiir üzerine deney yapmayı seviyorum. Yazarken deneyden korkmadığıma ve
cesur olduğuma inanıyorum. Dergide yayınlanan ilk deneysel şiirim Mortaka
dergisinin 13. sayısında (kış 2009) yayınlanan Müberra başlıklı
şiirimdi. Aynı cümlelerden oluşan birisi ters olmak üzere iki üçgen sütundan inşa
edilen şiirde sütunlar ayrı ayrı okunabildiği gibi, birleştirilerek de okunabiliyordu.
Müberra'dan sonra da deneysel ve görsel şiirin peşini bırakmadım. Sonuç olarak hem
dergilerde yayınlanan, hem de önce Ücra İşlem (2010, Ötüken Neşriyat) sonra
Gözkuşağı'nda (ŞiirVakti Yayınları, 2013) yer alan eserlerim ortaya çıktı. Bütün eserlerimi
yayınlamış değilim ve hâlen yazmaya devam ediyorum.
Vildan Poyraz- Görsel şiir
çalışmaları popüler şiir anlayışının bir ürünümüdür?
Görsel şiir popüler şiir
arayışının ürünü değildir. Çünkü görsel şiir popüler değildir. Öyle olsa idi
günümüze kadar bu alanda çok sayıda ürün verilirdi. Ülkemizde popüler şiir
denilince daha çok niteliği önem arz etmeyen, tv'lerde en çok rastladığımız tür
olan, çok zeka gerektirmeyen şiirler akla geliyor. Radyoculuk kimliği olup
herkesin yazabileceği türden şiirler yazarak, ard arda kitaplar çıkaran, il il
dolaşıp kitap imzalayan şairler yazıyor popüler şiiri.
Görsel-deneysel şiir öyle kolay uğraşı değildir. Kafiyeyi tutturmaya,
imge savurmaya da benzemez. Belki buna çok itiraz alacağım ama haddimi aşarak,
benimsediğim şiir anlayışında "kullanılan cümleler görsellik olmadan da
şiir olmak zorunda!" diyorum. Bu özellik yoksa yapılan ürünü tasarım kategorisinde
değerlendirmek daha uygun olur.
Hem Türkiye’de kaç şair görsel şiir
yazıyor ki ya da deneysel şiir yazan şairlerin oranı ne? Yavuz Sultan Selim’in “Sanma şahım/ herkesi
sen/ sadıkane/ yar olur” diye başlayan, sağdan sola, yukardan aşağıya anlam
taşıyabilen satranç şiiri başarılı deneysel şiir örneği.
Behçet Necatigil, Enis Behiç Koryürek, Metin Altıok bir
kaç çalışma yapmış ama çok da harika
olmuş diyeceğim eserleri yok.
Genç kuşaktan İlkay Coşkun'un Mortaka Dergisi 14.sayıda
yayınlanan Emma başlıklı avize şeklindeki şiiri, Polat Onat'ın İhtiyarın Vefatı
sayfa 31’deki Sandık isimli tabut şeklinde şiiri, Kemal Çelik'in Göç Edebiyat
Sayı 3’de yayınlanan Hiçlik başlıklı dil şeklindeki şiirlerini sevmiştim. Serkan
Işın, Suzan Sarı ve Ayşegül Tozöeren'in hoş çalışmaları var ama bu çalışmaların
şiirden çok resim sanatına daha yakın. Örneğin Ayşegül Tozören Ücra Dergisinin
33. sayısında (Ocak Şubat 2010) yer alan "Olmamış Dişizleri" başlıklı çalışmasını oluşturmak için kelime işlemcisi programı değil
tasarım programı kullanmış. Bu çalışmada ben sadece üç kelime görebildim. Yaşar
Bedri Özdemir’in Mortaka’da yayınladığı “Görsel İmge Levhaları” güzel sanat
eserleri. Bu eserler size bir şiirden daha çok çağrışım yapabilir. Resim
sergisinde sergilenebilmesine karşın bu eserler söz gelimi şiir dinletisinde
okunamaz. Burada şiir zaten imgedir diye düşünülebilir, doğrudur. Yaşar Bedri Mortaka Dergisi 12.sayıda yayınlanan Görsel İmge Muhtırasının "f.f.f.f.f.4"
maddesinde "şiirin üç boyutlu karşılığı olan “görsel imge”, söz kalabalığının zehrini
alırken; görsel ve deneysel şiirin eksik kalan serüvenini tamamlamış
olacaktır" demektedir. Tarık Günersel Yasak Meyve Dergisinin 14.sayısında yayınlanan
Pentatonik Kilim başlıklı çalışmasını
sadece rakamları kullanarak oluşturmuştur. Yasak Meyve'nin diğer sayılarında da
benzer çalışmaları yayınlanmış. Bu eserlerde şiir değil demek haddim değil ama
Tarık Günersel'in bu çalışmalarını öyle bir topluluğun karşısında okuyamazsınız
desem kimse itiraz edemez. Burada "görsel şiir ikiye ayrılır; radyoda
okunabilenler, radyoda okunamayanlar" diyesim geliyor.
Deneysel şiir konusunda ise Ücra ve
Heves dergileri ön plana çıktı. Bu alanda genç şairlerden Murat Üstübal, Murat
Çelik, Bülent Keçeli, Seyhan Erözçelik, Mehmet Öztek, Ömer Aygün, Servet Turan,
Ali Özgür Özkarcı, Alptuğ Topaktaş, Yüksel Pazarkayanın çalışmalarını Somut
Şiir, Görsel Şiir, Konvansiyonel Şiir kavramları ile birlikte deneysel şiirde
dahil edebiliriz. Bu eserleri de popüler
şiir içersine koyamayız.
Vildan
Poyraz- Görsel
şiirlere eleştirel bakanlar, şiirde
mananın şekle feda edildiğini düşünmekteler. Bu konu hakkındaki düşüncelerinizi
öğrenmek istiyorum?
Güzel
bir konuya değindiniz. Şöyle söyleyeyim; Birincisi mananın görselliğe feda
edilmediği post modern şiirler de dahil milyonlarca şiir zaten yazılmış ve
bunların hepsi çok muhteşem manalar içeriyor! İkincisi ise görsellik zaten bir
anlamdır. Görsellik ve içerikle birlikte yürümeli zaten. Kaldı ki şiir bir söz
sanatıdır. Görselliği ortadan kaldırdığınızda çalışmanızdan ne kadar çok şiir
kalıyorsa o kadar şiire yakınsınız. Eğer çok derin hakikatleri ifade
edecekseniz, öğreteceksiniz, zaten bunun dili şiir değil, nesirdir. Şiir en
fazla sezdirir. Bu anlamda Mehmet Akif Ersoy’un bazı ayetleri tercüme ederken,
şiirsel dil kullanmasını, diğer bir deyişle kafiye kullanmasını sevmiyorum. Anlam
önemli olduğu için Kur’an ayetleri çevrilirken söze ne şiir, ne ses, ne müzik
perde olmamalı.
Vildan Poyraz- Birçok
dergide görsel şiirlerinizi takip ediyoruz. Şiirlerinizin dergiciler nezdinde
talep görmesi, okuyucuların talebi ile doğru orantılı mıdır sizce. Bu alanda ki
değişimleri neye bağlıyorsunuz?
Editörlerin
Türk şiirinin geleceğini en iyi bilen kişiler olduğunu inanıyorum.
Akademisyenlerin ise şiirin geçmişini! Akademik literatürde çoğunlukla şairin
sözünün bitmesi beklenir yani ölmesi.
Dergilerde ise şiirle ilgili olarak beklenen şey şairin doğmasıdır. Fen eğitimi almış biri olarak yaptığım gözlem bu.
Şiirlerimin
dergiler nezdinde değer bulmasının nedenine gelince genelleme yapacak olursam görsel şiirlerim sadece görsel olmadığını
düşünüyorum. Bu tür şiirlerde yatay ve düşey düzlemde bir bütününün parçası
olabilen kelimelerle kurmaya çalıştığım ağlar var. Bu ağ aslında tüm kitabımı
da kapsıyor. Dergi okurlarının sevip sevmeyeceği konusunda kesin bir şey
söyleyemem. Kesin olan şiiri biçimsel olarak yeni bir üslup ile ortaya koymaya
çalışmam.
Vildan Poyraz- Şiir yıllıklarını
mutlaka takip ediyorsunuzdur. Şiir yıllıkları hakkındaki görüşlerinizi öğrenmek
istiyorum. Bu çalışmalar layıkıyla yapılmakta mıdır?
Şiir yıllıklarını takip ediyorum. Yıllıkların özellikle dergileri takip
edemeyen şiir severler için güzel bir fırsat olduğuna inanıyorum. Ama hiç kimse
Türk şiirini yıllıklardan ibaret sanmasın!
Ülkemizde hazırlanan yıllıkları
değerlendirdiğimizde hepsi değil ama çoğu yıllığın “Türk Şiirine yön veren şiirlerden
örnekler sunma” konusunda yeterince adil davranmadıklarını hepimiz gözlemleyebiliriz.
Yıllıklarda alıntı yapılırken şiirden başka şeylerde önemli oluyor sanki. Bazı
yıllıklarda taranan dergilerden bahsedilirken 20-30 dergi adı sayılıp,
alıntılarda 5-6 dergiye yer verilmesini manidar. Şiirinde "bir numara"
olmayan kimi şairler her sene yıllıklarda yer alınırken, “özgün şiirleri” olan
şairlerin görmezden gelinmesi de diğer bir tuhaflık.
2012 Şiirine dair Zafer Acar
tarafından hazırlanan Dil Edebiyat Dergisi şiir yıllığında özellikle genç
şairlere ait şiirler bir birine çok benziyordu. Yıllığı okurken bu benzerliği
nasıl başardıklarına şaşırdım.
Mustafa Ergin Kılıç’ın Etki
Yayınlarından çıkan ŞimŞiir Ağacı 2012 bu yıl okuduğum en kapsamlı şiir yıllığıydı.
Dergilerden alıntı yapmakla kalmamış, yıl içinde çıkan şiir kitaplarından da
alıntılar yapmış. Güzel ve özgün şiirlerin yanı sıra bu şiir bu yıllığa nasıl girmiş
dediğim şiirler de oldu. Belki de yılın resmini çekmek adına yıllıklar kötü
şiirlere de yer vermeli.
Mustafa Aydoğan’ın hazırladığı ve Edebiyat
Ortamı Dergisince dağıtılan yıllığa alıntı yapılırken şiirlere değil, şairlerin
isimlerine önem verildiği izlenimi oluştu bende.
Şeref Birsel ve Cenk Gündoğdu
tarafından hazırlanan Şiir Defterini bu sene edinemedim ama geçen yılki
güzeldi.
Mühür Dergisinden Mustafa Fırat yıllık
hazırlarken kafasındaki şair çevresinin dışına pek çıkmıyor. Yıllığa alınacak şairleri
seçerken sadece şiirleri ile değil, dünya görüşleri ile de ilgileniyor gibi.
Yıllıklarda neden yer almadığını çok
merak ettiğim (belki de bildiğim) isimler var. Yine de geçmişte bazı çevrelerce
Sezai Karakoç'un bile şair sayılmadığını düşünürsek azcık gelişme var sanırım.
Her şeye rağmen iyi ki yıllıklar ve yıllık hazırlayanlar var. Bu tür işler
kolay değil.
Vildan
Poyraz- Şimdi birazda kitabınızı irdeleyelim hocam.
Gözkuşağı'nı açtıktan sonra karşımıza çıkan ilk şiir ‘Düşüyorum Usta’ . Görselliğin dışında içerik olarak da etkileyici
bir şiir. Ortaya çıkmasıyla ilgili birkaç şey paylaşır mısınız bizlerle? Bu
kadar içten bir sesleniş niye?
Benim dışımda size de hitap etti ise
ne mutlu. Kitaptan çıkmadan birkaç ay önce Edebiyat Ortamı Dergisinin 30.sayısında
yer alan Düşüyorum Usta duygusal bir
şiir. Görsel olarak başını arkaya çevirmiş bir kuş şeklinde, içerik olarak da
düştüğünü hisseden birinin yazacağı şiir desem yeterli olur sanırım. Cahit
Sıtkı Tarancı "yaş 35 yolun yarısı eder" demiş, ben tam olarak yolun
neresi ettiğini dahi göremiyorum ama
kesin olan yatıp kalkıp hop orda olacağımız.
Vildan
Poyraz- En etkileyici ikinci görsel şölen ‘Sus Tası’. Şiirin içeriğinde acı,
imgelerle nakış nakış işlenmiş, sosyal içerikli bir şiir. Birçok şiirinizde de
aynı temaları işlemişsiniz. Sizin bu yaklaşımınız bireysel bir tepkimidir?
Sustası, Mavi Marmara’ya, Abd’ye, birleşmiş
milletlere, ülkemizde yaşanan ihtilâllere, ihtilallerlerden medet umanlara,
mahalle baskılarına, Muhsin Yazıcıoğlu’nun öldürülmesine bir isyan. O yüzden
şiiri kurukafa şeklinde yazdım. Hem İsmail Güneş sanki gözümüzün önünde can
verdi. İşine gelince arazide uçan kuşu bulanlar nasıl olurda can çekişen bir
insanı bulamaz sorusunu kendime sorduktan sonra yazdım bu şiiri. Şiirde işlenen
bu. Zaten o şiirdeki kuru kafanın ağız bölgesinde "susalım en çok çalışan
yerimizle" cümlesi, alnın tam ortasında "mavi marmara",
gözyaşının aktığı yerde "şehit", burun deliğinin hemen önünde ise
"hava muhalefeti" ibareleri geçer.
Vildan Poyraz- Şiirlerinizin
içeriğinde haksızlıklara isyanınızı, hayal kırıklıklarınızı yansıtırken, bir tarafta
da umutlarını kaybetmemiş bir şair portesi çiziyorsunuz. Bu sizin içinizdeki
ikilemlerden mi kaynaklanıyor yoksa bu kadar olumsuzlukların içerisinde umut
pompalamak gibi bir misyonu mu üstlendiniz?
Umudum tarihimden geliyor. Şiir
yazarken de içimdekileri yazıyorum. Vatandaş olarak halimi yazdım. Üstlendiğim
bir misyon yok.
Vildan Poyraz- ‘ama sadece düşlerimde gözbebeğimi
arıyordum’ mısralarıyla başladığınız ikinci şiir yolculuğunuzdan
beklentileriniz nelerdir?
Gözkuşağı'nda yer alan bir ifade.
Bazen insan düşlerinde gözbebeğini arayabilir. Bulmuş ya da kaybetmiş olabilir.
Her şey hem çok yakın hem de uzak.
Vildan Poyraz- Hocam güzel bir söyleşi oldu. Çok teşekkür
ediyorum. Uzun soluklu olmasını temenni ettiğim şiir yolculuğunuzda başarılar
diliyorum.
Teşekkür ediyorum.
Yusuf Bal
1975
yılında Sivas’ta doğdu. 1999 yılında Ortadoğu Teknik Üniversitesi Biyoloji
Öğretmenliği bölümünden mezun oldu.
Poyraz
Edebiyat Sanat Kültür Dergisinin editörlüğünü yürüttü (20 Sayı, 2009-2012).
Şiirleri ve yazıları Poyraz, Ayvakti, Akpınar, Edebiyat Ortamı, Erciyes, Göç,
Ihlamur, Hayal Bilgisi, Habis, Kurşun Kalem, Kuyu, Mortaka, Mühür, Müsvedde, Hürriyet Gösteri Sanat, Papirüs,
Sınır, Sızıntı, Sunak, Şiir Vakti, Temren, Temrin, Varlık, Yolcu dergilerinde
yayınlandı.
2011
yılında “Ücra İşlem” isimli kitabı
Ötüken Neşriyat tarafından, 2013 yılında "Gözkuşağı" isimli
eseri Şiir Vakti Yayınları tarafından yayınlandı. Deneysel ve görsel şiirler de
yazan şairin şiirleri çeşitli şiir yıllıklarında ve antolojilerde yer aldı.
Kitapları:
Bir Düşün Ayak İzleri (Şiir, 2004)
Ücra İşlem (Şiir, Kasım 2011, Ötüken Neşriyat)
Ücra İşlem (Şiir, Kasım 2011, Ötüken Neşriyat)
Gözkuşağı (Şiir, Nisan 2013, ŞiirVakti Yayınları)
Vildan Poyraz
Şiir Vakti
Dergisi - Sayı 5-6
Yaz-Güz 2013
Yaz-Güz 2013
________________________________
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder