20 Eylül 2013 Cuma

Yusuf Bal ile Şiir ve Gözkuşağı Üzerine - Söyleşi




Vildan Poyraz- Merhabalar hocam. Öncelikle yeni çalışmanızın hayırlı olmasını dileyerek söyleşiye başlamak istiyorum.
Şiir kitabınızı elimize aldığımızda müthiş bir görsellik karşıladı bizi. Şiirleri okumadan gözlerimiz doydu diyebilirim. Göz kuşağımızı açmak mıydı niyetiniz?

      İlk olarak şunu ifade etmeliyim ki, şiirde asıl olan metindir. Yani görselliği çıkardığınızda ortada şiir kalmıyorsa, yapılan çalışmalara şiir demekte zorlanırım. Deneysel şiir için de görüşüm benzer. Şiirlerimi yazarken tasarım programları kullanmıyorum. Tek kullandığım, harfler ve boşluk tuşu. Görsel şiirleri yazarken "boşluğun aslında boşluk olmadığını" öğrendim. Belki de bir boşluğu doldurdum.  

        Yeninin peşindeydim. Malzemesi kelime olan bir sanat dalı olan şiire girmek için görünen kapıların dışında başka kapılar aradım, hâlen arıyorum. Gözkuşağı'nda deneysel ve görsel şiirlerin ağırlığı hissediliyor, doğrudur. Aslında dosyamın ilk hali tamamen görsel ve deneysel şiirlerimden oluşmakta idi ancak yoğunluğu azaltmak için biraz müdahalem oldu.

 Vildan Poyraz-  Kitabınızı oluştururken yaptığınız ön çalışmalarda şiirleri seçerken nelere dikkat ediyorsunuz?

            Kitabımda dergilerde yayınlanan şiirlerimin yanı sıra hiçbir dergide yayınlanmamış şiirlerim de var. Ebat olarak çoğu şiir kitabın nerede ise iki katı olmasına rağmen bazı görsel şiirleri sığdırmakta zorlandım ama neticede kitaba almak istediğim şiirlerin çoğu sığdı. Görsel, aynı zamanda metin olarak da yoğun olan şiirleri dengelemek için okuyucuyu yormayacağını düşündüğüm daha lirik şiirlere de yer verdim. Kitabın dengeli olması gerekiyordu. Bunu başarıp başaramadığımın takdiri okura aittir tabi.

Vildan Poyraz-  Şiire gönül veren birçok kalemden birisiniz. Farkındalık oluşturarak şiirleriniz bizlere ulaştı. Okuyucular, çalışmanızın değerlendirmesini mutlaka yapıyorlardır. Bu noktada şiir anlayışınızı sizden dinlemek istiyorum?

            Şiirin misyonu birilerine bir şey öğretmek, birilerini kışkırtmak değildir diye düşündüm hep. Sağda solda şaire hep siyasi misyon yüklemeye çalışan, şaire illa bir siyasi misyon itelemeye çalışanları hep garabetle karşıladım. Şair her konuya değinebilir ama şiir bir sanattır. Elbetteki insanların inançları, fikirleri, toplumsal olaylara bakış açısı şiire yansıyacaktır ama bir şey öğretmeye kalkmak bence okura yapılan bir hakarettir. Genellikle hece ölçüsü ile yazılmış, devletimizin liderlerine hakaret eden ya da insanlara nasihat etmeye kalkan şiirleri hiç sevmem. Sanki yazan kişi doğru dürüst adam da, başkalarına nasihat etmeye başlamış! Bugün "nükleer silahları insan üzerinde kullanmaktan çekinmeyen" Abd'de "insan hakları ve demokrasi" kelimelerini dillerinden düşürmeyen liderlerin olmasını hep hayretle karşıladım. İnsanlıktan çok bahsettikleri için bu zalimleri hümanist mi sayacağız?  Şimdi mesela burada yazdıklarım nesirdir. Şiir biraz daha dolaylı söyler.

            Güzel şiire farklı olan şiirden gitmek tezi şiirimi biçimsel açıdan özetleyebilir. Biyoloji okuduğum dönemde labavatuvar sevgimin mezuniyet sonrası yarım kalmasından mıdır tam bilemiyorum ama, şiir üzerine deney yapmayı seviyorum. Yazarken deneyden korkmadığıma ve cesur olduğuma inanıyorum. Dergide yayınlanan ilk deneysel şiirim Mortaka dergisinin 13. sayısında (kış 2009) yayınlanan Müberra başlıklı şiirimdi. Aynı cümlelerden oluşan birisi ters olmak üzere iki üçgen sütundan inşa edilen şiirde sütunlar ayrı ayrı okunabildiği gibi, birleştirilerek de okunabiliyordu. Müberra'dan sonra da deneysel ve görsel şiirin peşini bırakmadım. Sonuç olarak hem dergilerde yayınlanan, hem de önce Ücra İşlem (2010, Ötüken Neşriyat) sonra Gözkuşağı'nda (ŞiirVakti Yayınları, 2013)  yer alan eserlerim ortaya çıktı. Bütün eserlerimi yayınlamış değilim ve hâlen yazmaya devam ediyorum.

Vildan Poyraz-  Görsel şiir çalışmaları popüler şiir anlayışının bir ürünümüdür?

            Görsel şiir popüler şiir arayışının ürünü değildir. Çünkü görsel şiir popüler değildir. Öyle olsa idi günümüze kadar bu alanda çok sayıda ürün verilirdi. Ülkemizde popüler şiir denilince daha çok niteliği önem arz etmeyen, tv'lerde en çok rastladığımız tür olan, çok zeka gerektirmeyen şiirler akla geliyor. Radyoculuk kimliği olup herkesin yazabileceği türden şiirler yazarak, ard arda kitaplar çıkaran, il il dolaşıp kitap imzalayan şairler yazıyor popüler şiiri.            
            Görsel-deneysel şiir öyle kolay uğraşı değildir. Kafiyeyi tutturmaya, imge savurmaya da benzemez. Belki buna çok itiraz alacağım ama haddimi aşarak, benimsediğim şiir anlayışında "kullanılan cümleler görsellik olmadan da şiir olmak zorunda!" diyorum. Bu özellik yoksa yapılan ürünü tasarım kategorisinde değerlendirmek daha uygun olur.
            Hem Türkiye’de kaç şair görsel şiir yazıyor ki ya da deneysel şiir yazan şairlerin oranı ne?  Yavuz Sultan Selim’in “Sanma şahım/ herkesi sen/ sadıkane/ yar olur” diye başlayan, sağdan sola, yukardan aşağıya anlam taşıyabilen satranç şiiri başarılı deneysel şiir örneği. Behçet Necatigil, Enis Behiç Koryürek, Metin Altıok bir kaç çalışma yapmış ama çok da harika olmuş diyeceğim eserleri yok.
            Genç kuşaktan İlkay Coşkun'un Mortaka Dergisi 14.sayıda yayınlanan Emma başlıklı avize şeklindeki şiiri, Polat Onat'ın İhtiyarın Vefatı sayfa 31’deki Sandık isimli tabut şeklinde şiiri, Kemal Çelik'in Göç Edebiyat Sayı 3’de yayınlanan Hiçlik başlıklı dil şeklindeki şiirlerini sevmiştim. Serkan Işın, Suzan Sarı ve Ayşegül Tozöeren'in hoş çalışmaları var ama bu çalışmaların şiirden çok resim sanatına daha yakın. Örneğin Ayşegül Tozören Ücra Dergisinin 33. sayısında (Ocak Şubat 2010) yer alan "Olmamış Dişizleri" başlıklı çalışmasını oluşturmak için kelime işlemcisi programı değil tasarım programı kullanmış. Bu çalışmada ben sadece üç kelime görebildim. Yaşar Bedri Özdemir’in Mortaka’da yayınladığı “Görsel İmge Levhaları” güzel sanat eserleri. Bu eserler size bir şiirden daha çok çağrışım yapabilir. Resim sergisinde sergilenebilmesine karşın bu eserler söz gelimi şiir dinletisinde okunamaz. Burada şiir zaten imgedir diye düşünülebilir, doğrudur. Yaşar Bedri Mortaka Dergisi 12.sayıda yayınlanan Görsel İmge Muhtırasının "f.f.f.f.f.4" maddesinde "şiirin üç boyutlu karşılığı olan “görsel imge”, söz kalabalığının zehrini alırken;  görsel ve deneysel şiirin eksik kalan serüvenini tamamlamış olacaktır" demektedir. Tarık Günersel Yasak Meyve Dergisinin 14.sayısında yayınlanan Pentatonik Kilim başlıklı çalışmasını sadece rakamları kullanarak oluşturmuştur. Yasak Meyve'nin diğer sayılarında da benzer çalışmaları yayınlanmış. Bu eserlerde şiir değil demek haddim değil ama Tarık Günersel'in bu çalışmalarını öyle bir topluluğun karşısında okuyamazsınız desem kimse itiraz edemez. Burada "görsel şiir ikiye ayrılır; radyoda okunabilenler, radyoda okunamayanlar" diyesim geliyor.
            Deneysel şiir konusunda ise Ücra ve Heves dergileri ön plana çıktı. Bu alanda genç şairlerden Murat Üstübal, Murat Çelik, Bülent Keçeli, Seyhan Erözçelik, Mehmet Öztek, Ömer Aygün, Servet Turan, Ali Özgür Özkarcı, Alptuğ Topaktaş, Yüksel Pazarkayanın çalışmalarını Somut Şiir, Görsel Şiir, Konvansiyonel Şiir kavramları ile birlikte deneysel şiirde dahil edebiliriz.  Bu eserleri de popüler şiir içersine koyamayız.
             
Vildan Poyraz-   Görsel şiirlere eleştirel bakanlar,  şiirde mananın şekle feda edildiğini düşünmekteler. Bu konu hakkındaki düşüncelerinizi öğrenmek istiyorum?

            Güzel bir konuya değindiniz. Şöyle söyleyeyim; Birincisi mananın görselliğe feda edilmediği post modern şiirler de dahil milyonlarca şiir zaten yazılmış ve bunların hepsi çok muhteşem manalar içeriyor! İkincisi ise görsellik zaten bir anlamdır. Görsellik ve içerikle birlikte yürümeli zaten. Kaldı ki şiir bir söz sanatıdır. Görselliği ortadan kaldırdığınızda çalışmanızdan ne kadar çok şiir kalıyorsa o kadar şiire yakınsınız. Eğer çok derin hakikatleri ifade edecekseniz, öğreteceksiniz, zaten bunun dili şiir değil, nesirdir. Şiir en fazla sezdirir. Bu anlamda Mehmet Akif Ersoy’un bazı ayetleri tercüme ederken, şiirsel dil kullanmasını, diğer bir deyişle kafiye kullanmasını sevmiyorum. Anlam önemli olduğu için Kur’an ayetleri çevrilirken söze ne şiir, ne ses, ne müzik perde olmamalı.

Vildan Poyraz-  Birçok dergide görsel şiirlerinizi takip ediyoruz. Şiirlerinizin dergiciler nezdinde talep görmesi, okuyucuların talebi ile doğru orantılı mıdır sizce. Bu alanda ki değişimleri neye bağlıyorsunuz?

            Editörlerin Türk şiirinin geleceğini en iyi bilen kişiler olduğunu inanıyorum. Akademisyenlerin ise şiirin geçmişini! Akademik literatürde çoğunlukla şairin sözünün bitmesi beklenir yani ölmesi. Dergilerde ise şiirle ilgili olarak beklenen şey şairin doğmasıdır. Fen eğitimi almış biri olarak yaptığım gözlem bu.
            Şiirlerimin dergiler nezdinde değer bulmasının nedenine gelince genelleme yapacak olursam görsel şiirlerim sadece görsel olmadığını düşünüyorum. Bu tür şiirlerde yatay ve düşey düzlemde bir bütününün parçası olabilen kelimelerle kurmaya çalıştığım ağlar var. Bu ağ aslında tüm kitabımı da kapsıyor. Dergi okurlarının sevip sevmeyeceği konusunda kesin bir şey söyleyemem. Kesin olan şiiri biçimsel olarak yeni bir üslup ile ortaya koymaya çalışmam.
             
Vildan Poyraz-  Şiir yıllıklarını mutlaka takip ediyorsunuzdur. Şiir yıllıkları hakkındaki görüşlerinizi öğrenmek istiyorum. Bu çalışmalar layıkıyla yapılmakta mıdır?

            Şiir yıllıklarını takip ediyorum. Yıllıkların özellikle dergileri takip edemeyen şiir severler için güzel bir fırsat olduğuna inanıyorum. Ama hiç kimse Türk şiirini yıllıklardan ibaret sanmasın!
            Ülkemizde hazırlanan yıllıkları değerlendirdiğimizde hepsi değil ama çoğu yıllığın “Türk Şiirine yön veren şiirlerden örnekler sunma” konusunda yeterince adil davranmadıklarını hepimiz gözlemleyebiliriz. Yıllıklarda alıntı yapılırken şiirden başka şeylerde önemli oluyor sanki. Bazı yıllıklarda taranan dergilerden bahsedilirken 20-30 dergi adı sayılıp, alıntılarda 5-6 dergiye yer verilmesini manidar. Şiirinde "bir numara" olmayan kimi şairler her sene yıllıklarda yer alınırken, “özgün şiirleri” olan şairlerin görmezden gelinmesi de diğer bir tuhaflık.
            2012 Şiirine dair Zafer Acar tarafından hazırlanan Dil Edebiyat Dergisi şiir yıllığında özellikle genç şairlere ait şiirler bir birine çok benziyordu. Yıllığı okurken bu benzerliği nasıl başardıklarına şaşırdım.  
            Mustafa Ergin Kılıç’ın Etki Yayınlarından çıkan ŞimŞiir Ağacı 2012 bu yıl okuduğum en kapsamlı şiir yıllığıydı. Dergilerden alıntı yapmakla kalmamış, yıl içinde çıkan şiir kitaplarından da alıntılar yapmış. Güzel ve özgün şiirlerin yanı sıra bu şiir bu yıllığa nasıl girmiş dediğim şiirler de oldu. Belki de yılın resmini çekmek adına yıllıklar kötü şiirlere de yer vermeli.
            Mustafa Aydoğan’ın hazırladığı ve Edebiyat Ortamı Dergisince dağıtılan yıllığa alıntı yapılırken şiirlere değil, şairlerin isimlerine önem verildiği izlenimi oluştu bende.
            Şeref Birsel ve Cenk Gündoğdu tarafından hazırlanan Şiir Defterini bu sene edinemedim ama geçen yılki güzeldi.
            Mühür Dergisinden Mustafa Fırat yıllık hazırlarken kafasındaki şair çevresinin dışına pek çıkmıyor. Yıllığa alınacak şairleri seçerken sadece şiirleri ile değil, dünya görüşleri ile de ilgileniyor gibi.
            Yıllıklarda neden yer almadığını çok merak ettiğim (belki de bildiğim) isimler var. Yine de geçmişte bazı çevrelerce Sezai Karakoç'un bile şair sayılmadığını düşünürsek azcık gelişme var sanırım. Her şeye rağmen iyi ki yıllıklar ve yıllık hazırlayanlar var. Bu tür işler kolay değil.

 Vildan Poyraz-  Şimdi birazda kitabınızı irdeleyelim hocam. Gözkuşağı'nı açtıktan sonra karşımıza çıkan ilk şiir ‘Düşüyorum Usta’ . Görselliğin dışında içerik olarak da etkileyici bir şiir. Ortaya çıkmasıyla ilgili birkaç şey paylaşır mısınız bizlerle? Bu kadar içten bir sesleniş niye?

Benim dışımda size de hitap etti ise ne mutlu. Kitaptan çıkmadan birkaç ay önce Edebiyat Ortamı Dergisinin 30.sayısında yer alan Düşüyorum Usta duygusal bir şiir. Görsel olarak başını arkaya çevirmiş bir kuş şeklinde, içerik olarak da düştüğünü hisseden birinin yazacağı şiir desem yeterli olur sanırım. Cahit Sıtkı Tarancı "yaş 35 yolun yarısı eder" demiş, ben tam olarak yolun neresi ettiğini dahi  göremiyorum ama kesin olan yatıp kalkıp hop orda olacağımız.

 Vildan Poyraz-  En etkileyici ikinci görsel şölen ‘Sus Tası’. Şiirin içeriğinde acı, imgelerle nakış nakış işlenmiş, sosyal içerikli bir şiir. Birçok şiirinizde de aynı temaları işlemişsiniz. Sizin bu yaklaşımınız bireysel bir tepkimidir?

Sustası, Mavi Marmara’ya, Abd’ye, birleşmiş milletlere, ülkemizde yaşanan ihtilâllere, ihtilallerlerden medet umanlara, mahalle baskılarına, Muhsin Yazıcıoğlu’nun öldürülmesine bir isyan. O yüzden şiiri kurukafa şeklinde yazdım. Hem İsmail Güneş sanki gözümüzün önünde can verdi. İşine gelince arazide uçan kuşu bulanlar nasıl olurda can çekişen bir insanı bulamaz sorusunu kendime sorduktan sonra yazdım bu şiiri. Şiirde işlenen bu. Zaten o şiirdeki kuru kafanın ağız bölgesinde "susalım en çok çalışan yerimizle" cümlesi, alnın tam ortasında "mavi marmara", gözyaşının aktığı yerde "şehit", burun deliğinin hemen önünde ise "hava muhalefeti" ibareleri geçer.
 Vildan Poyraz-  Şiirlerinizin içeriğinde haksızlıklara isyanınızı, hayal kırıklıklarınızı yansıtırken, bir tarafta da umutlarını kaybetmemiş bir şair portesi çiziyorsunuz. Bu sizin içinizdeki ikilemlerden mi kaynaklanıyor yoksa bu kadar olumsuzlukların içerisinde umut pompalamak gibi bir misyonu mu üstlendiniz?

Umudum tarihimden geliyor. Şiir yazarken de içimdekileri yazıyorum. Vatandaş olarak halimi yazdım. Üstlendiğim bir misyon yok.

Vildan Poyraz-  ‘ama sadece düşlerimde gözbebeğimi arıyordum’ mısralarıyla başladığınız ikinci şiir yolculuğunuzdan beklentileriniz nelerdir?

Gözkuşağı'nda yer alan bir ifade. Bazen insan düşlerinde gözbebeğini arayabilir. Bulmuş ya da kaybetmiş olabilir. Her şey hem çok yakın hem de uzak.


Vildan Poyraz-   Hocam güzel bir söyleşi oldu. Çok teşekkür ediyorum. Uzun soluklu olmasını temenni ettiğim şiir yolculuğunuzda başarılar diliyorum.

Teşekkür ediyorum.

  









         Yusuf Bal
                            

1975 yılında Sivas’ta doğdu. 1999 yılında Ortadoğu Teknik Üniversitesi Biyoloji Öğretmenliği bölümünden mezun oldu.
Poyraz Edebiyat Sanat Kültür Dergisinin editörlüğünü yürüttü (20 Sayı, 2009-2012). Şiirleri ve yazıları Poyraz, Ayvakti, Akpınar, Edebiyat Ortamı, Erciyes, Göç, Ihlamur, Hayal Bilgisi, Habis, Kurşun Kalem, Kuyu, Mortaka, Mühür,  Müsvedde, Hürriyet Gösteri Sanat, Papirüs, Sınır, Sızıntı, Sunak, Şiir Vakti, Temren, Temrin, Varlık, Yolcu dergilerinde yayınlandı.
2011 yılında “Ücra İşlem” isimli kitabı  Ötüken Neşriyat tarafından, 2013 yılında "Gözkuşağı" isimli eseri Şiir Vakti Yayınları tarafından yayınlandı. Deneysel ve görsel şiirler de yazan şairin şiirleri çeşitli şiir yıllıklarında ve antolojilerde yer aldı.

Kitapları:
Bir Düşün Ayak İzleri (Şiir, 2004)
Ücra İşlem (Şiir, Kasım 2011, Ötüken Neşriyat)
Gözkuşağı (Şiir, Nisan 2013, ŞiirVakti Yayınları)


Vildan Poyraz
Şiir Vakti Dergisi - Sayı 5-6 
Yaz-Güz 2013  
________________________________

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder