7 Şubat 2021 Pazar

‘Kıyıya Vuran Deniz’ Kitabı Hakkında - Vildan Poyraz Coşkun



Yazar Bilal Kemikli'nin ‘Kıyıya Vuran Deniz’ Şiir Kitabı

Okumak bir tutku ise kişi tutkusunun peşinde koşar. Kitapseverlerin kitaplarla buluşması özel anlardandır. Farklı tatlar içerir. Kitap edinme isteği ya okur tarafından karşılanır veyahut çeşitli vesilelerle okuruna ulaşır. Eğitimci yazar Bilal Kemikli Hoca’mızın doksan altı sayfadan oluşan ‘Kıyıya Vuran Deniz’ isimli şiir kitabı bir arkadaşımızın vesilesiyle bize ulaştı. Okuru yormayan şiirlerle dolu, sade en önemlisi hocamızın dost sohbetlerindeki paylaşımları tadında.

Kitap okurken her zaman yazarla tanışıklığımızın olması beklenemez. Çoğu zaman yazarın dost sohbetlerine katılma isteğimiz, kitaplarını okuma isteğini pekiştirir bir nevi. Kitap, yazarı tanımanın en kestirme yoludur. An olur yalnızlığını, özlemlerini umutlarını sadece sizinle paylaştığını bile hissedebilirsiniz. Pekâlâ, iç hesaplaşmalarına da şahit olursunuz.

Kitapta bizi ilk karşılayan şiir ‘Dibace’dir. Bu şiir önsöz niteliğine yakışır güzellikte bir şiir. ‘Ben şair değilim. Biliyorum’ diyerek başladığı bu şiiri ile Bilal Hoca’mız mütevazılığın elbisesini giyerek, ortalıkta –ben şairim– diyerek, ortamları haksız yere işgal eden birçok kişiye ders verir nitelikte bir duruş sergilemiştir adeta. Şiirin en etkili mısralarını yayın kurulunca da kitap kapağının arkasında paylaşılmıştır. Okurunun gönlündeki yerini alan bu ilk şiir, diğer şiirlere taşıyan merdiven hüviyetindedir. O paylaşılası satırları ben de yazıma taşımak istiyorum izninizle.

‘Şair değilim ben. Sadece bir garip gezgin/ dinlediğim türkülerden. Mesela Neşet Ertaş’tan devşirir sözü/ince belli cam bardaktan demli çaylar içer çoğaltırım yalnızlığımı/ne şarap bilirim ne de halka-zikirde vecde gelip coşarım/ acz sığınağında harflerle hemhâlım. Nesîmî’ye yoldaş. Yunus’a sırdaşım/ gecelerimi aydınlatır Mesnevi-î Mânevî/ şarkılar dinlerim Bekir Sıtkı’dan/ öylesine yaşarım işte/ öylesine nazar ederim melül ve mahzun zaman aynasına’

Şiirin etkili bir diğer mısraları; ‘kelimelerden bir kulübe yapar sığınırım/ sığınırım yalnızlığıma/ gide gide büyür yalnızlığım/ Yakup’a öykünürüm’

Eserdeki bir diğer şiir ‘Pierloti’de seher vakti’nde İstanbul’un en güzel vakitlerinin resmini şiirle çizer okuruna. Resmi şiirle çizmek ifadesi boş bir ifade değildir elbet. Şiirin okunması tamamlandığında İstanbul’un resmi, tüm maneviyatıyla capcanlı durmaktaydı. ‘Çayın tadında demlenir dostluklar bende/ ve İslambol’un sadası ta eski zamanlardan/ saba makamında kanatlanır melekler/ alır götürür Sultan Ahmet’e’

Huzuru yudum yudum içtiği ‘yunusça’ şiirinde şairimiz; ‘şenlik geliyor hayat bahçeme/ aşk ve umut geliyor/ huzur iniyor sokağıma’ derken benliğimizin huzur bulduğunu hissediyoruz adeta.

‘Yakarış’ şiirinde; ‘iyiyi arzulamanın/ gayretin ve çabanın/ kaybolmasından aşkın Rabbim/ koru ve esirge’ diyerek dualarından bir bölümünü en samimi haliyle paylaşılmıştır.

Bir samimi itirafta ‘ambar’ şiirinden geliyor; ‘nasıl biriktirmişiz/ içimizdeki ambarda bunca kini/ oysa ne un ne saman olur/ateşten ve yıkımdan başka’

Şairimiz yanı başımızda gelişen, istenmedik olaylar karşısında insanlığı sorgulayıp kalemiyle tepkisini koyduğu satırlar ‘Aylan’, ‘ ölü balık’ ‘Halep’ ve ‘vicdan’ şiirinde dile gelir;

‘İçimizde kaç aylan var/ kendi sahilinde boğulmuş’
‘Çocuklar/ kavga ederken babalar/ ölü balıklar gibi kıyıya vuruyor’
‘Erelim gel Halep’e/ dinsin şehirde acı…’
‘Kıyıya vuran can/ sahte vicdanımız oldu’

Yorgunluğun ifadesi bu kadar mı yalın olur? Şairimiz ‘yorgun’ şirinde; ‘ansızın hava kararır, yağar sitem/ sağanak sağanak düşer nazar’ diyerek yorgunluğu tasvir etmiştir.

Şairimiz gurbet günlerini masalımsı tadında günümüze şiir formatında taşımıştır. ‘Ta uzaklarda bir yerlerde/ adına gurbet denilen yerde/ babalarının çektiği dert/ çiçek çiçek bir sevdaymış/.../ Ankara’da bu küçük evde/ üç şamdanla aydınlanırmış’

‘Özgürlük’ şiirinden alıntı bir güzel dörtlük; ‘gülümserken cellâdına Mansûr/ ibrişim ipekten dokunmuş düğüm/ zifiri karanlığı aydınlatan gümüşî/ bir kılıçtı özgürlük’

‘Ateşe düşmüş pervâne yüreğim/ kovanımda dürülen âlemin yel kovanı’ diye döşenen ‘semâ’ şiirindeki mısralar söyle devam eder; ‘dön divane yüreğim dön/ dönüşlerde tükenir çoğul sevdalar’

‘Zamana güftû’ şiirinden; ‘Rabbim kehf ehlinin sırrına eren erlerden/ yüreği altın kâsede yıkananlardan kıl’ duasından sonra; ‘ben seni isimlendirdiğim kadar bilirim/ seni ve akıp giden zamanı/ budur acz aynasındaki resmim’ diyerek sonlanan bu güzel şiirden satırları taşıyalım buraya.

Anneler özeldir. Anneler güller kadar güzeldir elbet. Anneler çocuklarına güzel anılar biriktirmenin peşindedirler her zaman. Şairimizin çocukluğundan bu güne taşınan anılar ‘gül’ şiirinde; ‘her zaman gül dalında güzeldir derdi annem/ analar her daim doğru söyler anladım/ gül dalında güzelmiş/ dalında alırmış hayat’

Birçok şairin Leyla isimli şiiri vardır. Gönüllerine göre Leyla’larını döşerler satırlara. Şairimizin ‘Leyla’ isimli şiirinden hoş dizeler; ‘gözlerim bakışlarında yıkanır/ yıkanır bir melâl duruşunda’

Her okurun en uğrak mekânlarıdır sahaflar. Şairimizin dediği gibi ‘iki kapak arası dürülmüş hayatlar, acılar, tatlılar, özlemler ve kavuşmalar sahaf dükkânlarında satılır’ der ‘sahaf’ şiirinde. Ve şu tanımla sonlandırır şiirini; ‘velhasıl adı konulmamış hüzünlerin kundağı/ dört mevsimi doldurup ceplerine/ köhne raflar ne masallar saklar’

‘Ayna ustası’ şiiri ise dört bölümden oluşmaktadır. Şairimizin iç dünyasını şekillendiren karakterlerle dolu. Yani hocamızı şiirlerinden tanımak hiç de zor değil. ‘Şirin’in sokağında Ferhat/ bir garip demirciyim ben/…/ Lâ Şehrinden gelir İllâ’ya/ Harakanlı Hasan’ım ben’

Kimse tüketemez nakaratıyla ‘ bir an öyküsüne’ ne şahit oluruz. ‘Eylem ve izdüşüm olarak/ bir ucuyla tikel bir ucuyla tümel olarak/ bir ol’un gölgesinde bir oluş olarak/ her dem süre gelen ol emrine inanarak/ demeliyim/ kimse tüketemez beni’

Yine çok güzel bir ifade ‘hayat’ şiirinden; ‘hayat hep bir kavuşma türküsüdür/ ayrı kalınmışlıklar üzerine’

Öğretmenlik kutsaldır. Allah’ın yarattığı en mükemmel varlık insanoğludur hiç kuşkusuz. O mükemmel varlığı şekillendirmekte asıl görev, aileden sonra öğretmenlerindir. Öğretmenler bu bilinçle yaklaşırlar çocuklarına. ‘Umut’ isimli şiirinde hocamız umutlarını paylaşır. ‘Bir yağmur yağacak çocuklar/ adı özlem yahut umut olan bir yağmur/ .../ yağacak yağmur hasretten kurumuş umut ağacıma’

Şairimizin en samimi duygu yüklü şiiri tabii ki ‘Rana’ya ninni’ olsa gerek. Yavrusuyla olan muhabbeti, duaları ne güzeldir. ‘Gül Muhammed’in yolunda/ büyü güzel kızım büyü/ uyu güzel kızım uyu/ büyü güzel kızım büyü’ denmiş, Rana için geleceğine güzel bir anı bırakılmış.

Veee. Her güzel şeyin bir sonu vardır denir. Bizde kitap bitimiyle yudum yudum demlendiğimiz hoş bir sohbetin sonuna geldik. Bilal Kemikli Hoca’mızın bizlere bıraktıklarını, siz okurlarla paylaşmak da bize düştü. Keyif alarak okuyup keyif alarak kaleme aldığım bu eser için çok teşekkür ediyorum hocama. Eksik olmasınlar.

İnanıyorum ki
paylaştıkça çoğalacak dostlukları
yalnızlık an için güzel olsa da
çoğaldıkça güzel kalacak anıları

Selametle…

Vildan Poyraz Coşkun
Güneysu dergisi
Sayı 129, Kış 2021

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder