Anne sıfatıyla
şereflendirilen her dişi canlı, kendine has sorumlulukları da beraberinde
taşır. Kendisine bahşedilen yavrularını hayata hazırlama gibi büyük bir
sorumluluğu vardır. Hâl böyle iken bu noktadaki aksaklıklar, dünyaya gelen her
canlı yaşama tutunurken ister istemez zaaflar oluşur. Kendi ayakları üzerine
durabilme yetisini kazanana kadar eğitim ve gözetim süreçleri devam eder. Bu
süreçler her canlı için farklı seyreder. Bazıları için kısa süreli bazıları
için biraz daha uzundur.
Belgesel izleyicileri
birçok hayvan türlerinin dünyaya gelişlerini, sonrasında anneleriyle olan
bağlarına şahit olmuşlardır. Hayata yeni gözlerini açan yavrularına sahip
çıkma, besleme adına verdikleri mücadele çoğu zaman gözlerimizi yaşartmış,
yavrularını kaybettiklerinde verdikleri tepkiler bazen de izleyicileri
şaşırtmıştır. Ayrıca bu belgesellerdeki annelerin, yavrularına verdikleri
yüzme, uçma, dövüşme, tehlikeyi sezme eğitimlerini yüzümüzde gülümsemeyle
seyretmişizdir.
İnsanoğlunun eğitim
süreci ise daha detaylı ve uzun vadelidir. Dünyaya gelen bir çocuğun
sorumluluğunun paylaşımında diğer canlılardan farklılık arz eder. Normal
şartlarda çocuğun eğitiminde anne ve baba olarak birlikte hareket edilirken,
bazı nahoş durumlarda ya da kayıplarda tüm sorumluluğu bazen anne bazen de baba
üstlenir. Takdir edersiniz ki bu süreçler oldukça zordur. Hele hele günümüz
şartlarında bir çocuğu maneviyatıyla birlikte düzgün birey olarak yetiştirmek
ebeveynlerin gerçek sorumluluğudur. Buradaki aksaklıklar, toplumun dejenere
olmasının ilk adımlarıdır.
Okul öncesi
dönemlerini yeterli, donanımlı, ufku geniş ebeveynlerin özellikle annelerin
elinde eğitilen çocuklar daha emin adımlarla okullarıyla bütünleşirler. Bu
çocukların temelleri oldukça iyidir. Kendini güzel ve doğru bir biçimde ifade
edebilme gücüyle, akranları arasında olumlu anlamda fark edilirler.
Bu yazımda daha çok
çocuğun temel eğitiminde annenin rolü üzerinde durmak istiyorum. Temel görgü ocağıdır
aile. Çocukları değerlerimizle, ideallerimizle şekillendirdiğimiz ilk kültür
ortamı hiç kuşkusuz ailedir. Ve bu ortamda her çocuk, mutlu bir şekilde anne ve
babasıyla büyümeyi hak eder. Babanın rolü gereği çocukla, anne kadar fazla
zaman geçirememektedir. Bu noktada çocuğun temel eğitiminin büyük çoğunluğunu
anne üstlenir. Günümüz koşullarında kadınların çalışma hayatında fazlaca yer
alması, birçok çocuğun temel eğitimini annenin dışında kreş, bakıcı, anneanne,
babaanne'ye bırakılmaktadır. Bu kişi veya kurumların varlığı, çocukların bakım
ihtiyacını karşılarken, temel eğitimlerini tam anlamıyla karşılayamadığı
gerçeği daha sonraki yıllarda fark edilmektedir. Bir atasözünde "anasının kucağında uyuyan çocuğun
yüreği yağlanır" boşa dememişlerdir. Başkalarının rüzgârıyla,
çocuklarımızın gelecek yelkenine yön verme hatasına düşmemek gerekir.
Çocukların okula
başlamasıyla eğitimin devamı ve asıl öğretim dönemi başlar. Bundan sonra
aileler, eğitimin sacayağının birini temsil ederler. Çocuk sadece annesinin
kanatları altında değildir artık. Dışarıda her yaş gurubuna göre farklılık
gösteren tehlikeler söz konusudur. Bu tehlikelerle baş edebilmek oldukça
güçtür. Gerekli sezgi gücü, yeterli bilince sahip ebeveynler evlatlarını
korumada daha işlevsel hareket ederler.
İki bin yirmi yılının
başlarında ülkemiz dâhil tüm dünyada hızla yayılan bir salgın hastalıkla karşı
karşıya kaldık. İnsanlığı tehdit eden covid19 mikrobuyla hoş olmayan bir
şekilde tanıştık. Önlem adına her alanda alınan tedbirlerle insanların tüm
düzenleri bozuldu. Okulların ani bir şekilde tatil edilmesiyle de çocuklar
evlerine kapandı. Aklımızın ucundan geçmeyen günler yaşıyoruz şuan. Neler
oluyor? Nereye gidiyoruz? Ne zaman son bulacak? Eski düzenimize tekrar
dönebilecek miyiz gibi sorularla meşgulüz. Korku ve endişe insanlığın ortak
paydası oldu son zamanlarda.
Okulların kapatılması
ile birlikte eğitimin kaldığı yerden devam etmesi için teknolojinin tüm
imkânları seferber edildi. MEB, hiç zaman kaybetmeden uzaktan eğitim programını
devreye soktu. Öğretmenler, telekonferans yöntemleriyle öğrencileriyle iletişime
geçerek süreci en az hasarla atlatmak için azami gayret içerisinde oldular.
Ebeveynler çocuklarımıza hiç hesapta olmayan yeni durumun izahını yapmaya
çalıştılar tabii ki. Çocuklarının geleceği için endişe duymayan anne baba yok
sanırım.
Uzaktan eğitim,
içinde bulunduğumuz kötü senaryoda, eğitimin devamlılığı için sunulmuş
alternatif bir öğretim projesi. Hiçbir zaman yüz yüze eğitimin yerini alamaz.
Uzaktan eğitim, yüz yüze eğitimi destekleyebilir sadece. Örgün öğretimden uzak
bir şekilde, eve mahkûm olan çocuklarımızın öğretim anlamında birçok kayıplar
yaşayacağını düşünüyorum. Tam da bu noktada eğitim ve öğretimi anneler üstlenir
ister istemez. Öğretim yükü onların omuzlarındadır artık. Çocuklarının yarım
kalan öğretim hayatlarını evlerde devam edebilmeleri için çaba sarf etmekteler
hemen hepsi.
Bu zor süreçlerden
kimler mi galip gelecek? Tabii ki yazımın ana teması olan bilinçli ve
çocuklarına en az ilköğretim düzeyindeki bilgileriyle yardımcı olacak
yeterliliğe sahip annelerin çocukları? Uzaktan eğitim şartlarını evlerinde
oluşturan anneler, kendi bilgi birikimlerini de devreye sokarak en az hasarla
bu işin üstesinden geleceklerdir kuşkusuz.
Çocuklarınızı okutun.
Hele hele kız çocuklarınızı çok iyi yetiştirin ve okutun söylemleri boşuna
değildir. Bilinçli, manevi değerleriyle yoğrulmuş, çağın gerektirdiği donanımlarla
eğitilen kız çocukları, geleceğimizin anneleri olacak. Geleceğimizi
şekillendirecek olan nesli onlar yetiştirecek. Kısacası toplumu onlar
şekillendireceklerdir. Bu durumu gözeten çekirdek aileler de toplumun dinamiği
olacaklardır her zaman.
Vildan Poyraz Coşkun
Kardelen Dergisi
Sayı 105, Yaz 2020
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder