Vildan Poyraz Coşkun ile konuştu. (Ocak 2018)
Sevgili
Vildan hocam. Siz yazar, şair, öğretmen, radyocu ve en önemlisi anne olarak
hayatın her yerindesiniz. Hayatın her yerinde olmak toplumun bir şekilde de
olsa nabzını tutuyorsunuzdur. Sivaslı olmadığınızı biliyoruz. Biraz kendinizden
bahsedebilir misiniz?
Öncelikle bu nazik davetiniz için teşekkür etmek
istiyorum size. Evet Sivaslı değilim.
Aslen Artvinliyim. Çocukluğum Ankara’da,
lise ve sonraki yıllarım Bursa’da geçti.
Yedi yıl önce bu güzel şehrinizde yaşayan güzel bir yürekle evlendim ve
burada yaşamımı sürdürüyorum.
Sivas'ı çok
sevdiğinizi biliyoruz ve yarı Sivaslıyım diyorsunuz. Hocam bu kadar farklı
kültürün içinde yaşamak size neler kazandırdı?
Evet yarı Sivaslıyım diyordum ama bir rivayete göre
beş yıldan sonra tam Sivaslı olunuyormuş. Ben tam kısmını geçtiğime göre gardaş
sayılırım artık. Sorunuza gelince; bazı insana farklı kültürlerde yaşamak can
sıkıcı hatta eziyet gibi gelse de yapı itibarıyla böyle hisseden bir insan
değilim çok şükür. Farklılıklar her zaman bana apayrı dünyaların kapılarını
aralamıştır. Hiçbir yaşımda bu kapılardan korkarak ya da endişelenerek
geçmemişimdir. Sivas, hayatın bana araladığı kapılardan biridir. Bunları şehrin
bana kattıklarını düşünerek söylüyorum tabii ki.
Hocam, biz
kısa söyleşimizde dergimizin dosya konusu olan güven’i enine boyuna konuşmak istiyoruz. Sohbetimize sizce güven
nedir diyerek başlamak istiyorum?
Güven… Ne çok dile gelmek ister bu tek kelime. Bazen
acı dolu bazen gurur dolu sözleri vardır söyleyecek. Geçen süre içerisinde ne
çok yaşanmışlıkların öznesi yüklemi olmuştur kim bilir?
Anne midir o
melek?
Kesinlikle evet diyebilirim. Kokusuna kurban olduğum
annem. Rabbimin bana verdiği meleğim. Ne çok güven verdi bana. Dağ gibi
arkamızda hissettiğim babam. Güvenmeyi güvenebilmeyi onlar öğretti bana ve böylesine
güven veren bir ocaktan her türlü olumsuzlukta bile dimdik ayakta kalabilen
ben.
Her zorlukta
dimdik ayakta durabildiğinize göre özgüveniniz de yüksek diyebiliriz. Peki,
hocam güvenle özgüvenin arasında bir bağ var mı?
İnsanın kendisine olan güveniyle alakalı mıdır bilmem
ama etrafıma hep güven duyarak baktım. Nasıl bakarsan öyle görürsün derler ya
tam da öyle oldu. Şansım yaver gitmiş olabilir de. Bu duygunun yoğunluğu ile
atıldım hayata. İnsanın kendine olan güveni, büyük işlere girişmenin ilk
şartıdır aslında. Büyük işleri hayal
ettiren, adım attıran, yürütülmesi için muazzam çabalar verdiren insandaki hep
o duygudur. Başarı bu noktada kaçınılmaz olur çoğu zaman.
Günümüzde
gün geçtikçe güvensizlik artıyor. Bu durumu yorumlayabilir misiniz?
Evet, çağın birçok hastalığından biri de güvensizliktir.
Çok daha uç noktada bir şey söyleyeyim sizlere; güvensizlik tedbir amaçlı
kuşanılan bir kalkandır kimilerine göre. Bu hastalıklı hal, akabinde
başarısızlıkları, ardından yıkımları ve kaçınılmaz büyük mutsuzlukları
beraberinde taşır.
Eskileri çok
özler olduk. Neden özleriz eski günlerimizi?
Çok haklısınız Müzeyyen Hanım. Yokluklar, sıradanlıklar
neden özlenir ki? Alamadığımız giysilerin, aklımızda kalan oyuncakların, çok
isteyip de yiyemediğimiz çikolataların yılları neden aranır ki?
Ucu açık sorular bunlar. Tüm eksikliklerimize rağmen
küçük topluluklarda, güvenli ilişkiler örerek büyümenin hazzını yaşadığımızdan
olabilir mi? Şimdilerimize baktığımda, çocuklarımızın böylesi mutlulukları yakalayamamalarına
üzülüyorum açıkçası.
Güven duyulan küçük guruplardan uzaklaşıp, kimin eli
kimin cebinde belli olmayan, büyük insan guruplarında yaşamanın getirdiği
tedirginlikleri hiç duymuyorum demek mümkün değil. H. Truman’ın dediği gibi
tilkiler kümesleri iyi tanıyor diye kümese bekçi yapılırsa tüm bu olumsuz
sonuçlar derinden yaşanır. Sosyalliğimiz içerisinde güvendiğimiz dağlara karlar
yağabiliyor. Bunlar belki de yaşam içerisinde çok daha güçlü olmamıza vesile
oluyor. Yaşarken öğrenmek böyle bir şey işte.
Küçük gruplar derken en basit haliyle köy topluluklarından
bahsediyorum. Nasıl ki çekirdek aileler var, çekirdek gruba en güzel örnek köy
yaşantılarıdır bence. Zamanın amansız akışını durduramayıp, köyden çıkıp
şehirli olma arzumuza yenik düştük bir şekilde. Köyde büyüyen gelişen güven, şehirde
değersizleşmenin acılarını yaşatır insana.
Bir ebeveyn
olarak şehirlerde ve metropollerde büyütmeye çalıştığımız çocuklarımıza güveni
nasıl aşılamalıyız?
Güvenin sahip çıkılmadığı ortamlarda çocuklarımıza bu elzem duyguyu vermek zor oluyor tabii ki. Güven yerine “aman sakın kimseye güvenme!” diye yolcu edilen çocuklar, gençler çeşitli vesilelerle bir araya geldiklerinde birbirlerine nasıl bakarlar hiç düşündünüz mü? Böyle bir bakış açısıyla büyüyen genç, en çok güvenmesi gereken eşini nasıl bulabilir ki? Güvenden uzak oluşturulan ailelerin kısa ömürlü olmasına şaşırmamak gerek. Ya da büyük emekler verilerek gelinen iş hayatında, aynı ortamdaki iş arkadaşına, ortağına nasıl güvensin ki? En çok güvendikleri anne babaları ne demişti hani “aman sakın kimseye güvenme.”
Güvenin sahip çıkılmadığı ortamlarda çocuklarımıza bu elzem duyguyu vermek zor oluyor tabii ki. Güven yerine “aman sakın kimseye güvenme!” diye yolcu edilen çocuklar, gençler çeşitli vesilelerle bir araya geldiklerinde birbirlerine nasıl bakarlar hiç düşündünüz mü? Böyle bir bakış açısıyla büyüyen genç, en çok güvenmesi gereken eşini nasıl bulabilir ki? Güvenden uzak oluşturulan ailelerin kısa ömürlü olmasına şaşırmamak gerek. Ya da büyük emekler verilerek gelinen iş hayatında, aynı ortamdaki iş arkadaşına, ortağına nasıl güvensin ki? En çok güvendikleri anne babaları ne demişti hani “aman sakın kimseye güvenme.”
Anne babalar
bunu en çok çocuklarını korumak için yapıyorlar ama hocam.
Çocuklarımızı yetiştirirken iyi sanarak ne çok
yanlışlar yaparız bilmeden, istemeden. Bunlardan biridir işte her şekilde
güvensizliği aşılamak. Ailesi tarafından böyle yetiştirilen her bireyin
yalnızlaşması kaçınılmaz olur. Yalnız insan ise sosyalleşemeyen insandır. Her
başarılı insanın arkasında birçok etken vardır ama kendisine olan güven her
şeyin önündedir diyebilirim.
Güven
değince aklınıza ilk gelen sevgili hocam?
Tabii ki yaradana güvendir ilk akla gelen.
Ne güzeldir yaradana sorgusuz sualsiz güvenmek dimi?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder